Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Başbakan’ın dilinin altındaki bakla

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan dün yurtdışına eğitime gönderilecek 1000 öğrencinin yönlendirme programının tanıtımı için düzenlenen toplantıda bir konuşma yaptı.

Konuşmasında şöyle bir bölüm var: “Biz Batı’nın ilmini, sanatını almadık. Maalesef, değerlerimize ters düşen ahlaksızlıklarını aldık. Biz Batı’nın sanatını, ilmini almakta bir yarış etmeliydik.”

Batı’nın “ilmini ve sanatını alamadık” tezi kısmen doğru, kısmen yanlış.

Türkiye’nin biliminin de sanatının da, bulunduğumuz coğrafyadaki öteki Müslüman ülkelerle kıyasla ileri olduğunu söylemek mümkün çünkü.

Ve bunu da Tanzimat ile başlayan, Cumhuriyet ile zirvesine ulaşan Batılılaşma hareketlerine borçluyuz.

Başbakan’ın bugün sahip olduğu zihniyetin, o eski devirlerdeki temsilcileri olmasaydı, yani dini taassup, Batı’nın bilgisinin ve sanatının bu topraklara geç girmesine yol açmasaydı, hiç kuşku yok bugünkünden daha iyi bir noktada da olabilecektik.

Gelelim “ahlaksızlıkları aldık” meselesine!

Bizde ahlaksızlık daha çok kılık kıyafet ve cinsel yaşam ile ilgili bir durum gibi algılanır.

Rüşvet almak-vermek, devlet hazinesini soymak, yalan söylemek, olduğundan farklı görünmek, dolandırıcılık, sahtecilik gibi kavramlar bu tanım içinde pek değerlendirilmez.

“Batı’dan ahlaksızlıkları aldık” önermesi ise, Türkiye’de siyasal İslam’ın önemli tezlerinden biridir ve Cumhuriyet devrimlerini karalamak için kullanılır.

Ve kastettiği bugünkü modern yaşantımızdır. Ortadan kaldırmak istedikleri de bu yaşam biçimimizdir!

Başbakan, öyle görünüyor ki eski “Milli Görüş gömleğini” çok özlemiş, yeniden giyiyor ve giymekte olduğunu da bas bas bağırarak ilan ediyor!

Başbakan’a sormadan gitmeyin sakın!

MALİYE Bakanı Kemal Unakıtan’ın, bürokratları ile yaptığı çok özel konuşmanın, açık kalan bir mikrofon nedeniyle duyulması, Türkiye’de devlet yönetimine nasıl bir zihniyetin egemen olduğunu bir kez daha görmemizi sağladı.

Diyaloglardan biri, YÖK Başkanı’nın istifa etmesine yol açacak nitelikte ama onun bu mesajı algılayabileceğini zannetmiyorum.

Bürokrat “YÖK Başkanı gayet güzel şeyler söylüyor” diyor. Maliye Bakanı’nın yanıtı: “İsterse söylemesin!”

Öyle bir yanıt ki içinde aba altından gösterilen bir sopa da var, YÖK Başkanı’nı sadece istenileni tekrarlayan bir papağan durumuna düşüren bir vurgulama da! Türkiye Denizcilik İşletmeleri’nin (TDİ), özelleştirme kapsamından çıkartılıp, Ulaştırma Bakanlığı’na bağlanması ile ilgili sohbet de şahane!

Özelleştirme İdaresi Başkanı, bu devir işleminden önce Ulaştırma Bakanı’nın TDİ yöneticilerinin tümünün değiştirilmesini istediğini söylüyor.

Maliye Bakanı’nın yanıtı: “Başbakan’dan müsaade almadan yapmasın!”

Nedenini merak bile etmiyor. “Bu adamları neden değiştiriyorsunuz” diye sormuyor. Başbakan padişah ya, o ne isterse öyle yapılsın istiyor!

Ve sonra hepsi birden o bakanlık koltuklarında oturabiliyorlar.

Başbakan’a sormadan gün içinde nerelere gidebiliyorlar, gerçekten çok merak ediyorum.

Bu nasıl laik parti?

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, CNN Türk’te yayınlanan söyleşisinde “Din esasına dayalı bir devlet yapısı gelir tehlikesi görüyor musunuz” sorusuna şöyle yanıt verdi.

“Ben görüyorum. Bunu görmeyenlere de hayranım!”

Baykal, bu sözleri söylediği gün, CHP Genel Merkezi’nde muharrem ayı nedeniyle kaynatılan aşureyi dağıttı.

“Din” ile “siyasetin” birbirinden ayrı olmasını, dinin siyasete alet edilmemesini savunan bir parti lideri için ne büyük bir çelişki!

Muharrem ayı için kaynatılan aşure, bir dini-toplumsal geleneğin ürünü.

Devleti yönetmeye talip olan partinin genel merkezinde ne işi var?

Bunun AKP’nin gösterişli iftar çadırlarından bir farkı yok.

Dini siyasete alet ettiğiniz zaman, bunun Sünni inanışı mı olduğu, Alevi inanışı mı olduğunun bir önemi yoktur.

Bu yol açıldığı zaman da isteyen herkes o yoldan geçip gider, sizin de eleştirmeye, söz söylemeye hakkınız olmaz.

Türkiye’nin iki şanssızlığından birisi AKP iktidarıysa, öteki de Baykal gibi görünüyor!