Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Diyarbakır’da balayı

KUZEY Irak Kürtlerinin lideri Barzani ile Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin ilişkisini aşk–nefret tahterevallisine benzetmek olası.

İlişkileri aşk ve nefret arasında gidip geliyor.
Ya itişiyorlar, bir taraf diyor ki “Kerkük’e karışırsan, Diyarbakır’a karışırım”, öteki taraf yanıtlıyor: “Muhatabım değilsin, haddini bil”.
Ankara’dan bakıldığında Barzani bir gün “aşiret reisi” oluyor, diğer gün “işbirliği yaptığımız en iyi komşu”!
Barzani
bu durumu elbette yadırgamıyordur, çünkü ne de olsa o da Doğulu ve Doğu’da işler böyle yürüyor.
Ama şunu söyleyebilirim ki ne kadar yadırgamasa da günün birinde Türk iç politikasının bir figürü olabileceğini eminim ki rüyasında bile görmemişti.
Nitekim o da oldu, artık Barzani, Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin, Abdullah Öcalan ve PKK–BDP eksenine karşı kullandığı bir koza dönüştü.
Bunu Başbakan Erdoğan’ın “Kürt açılımının” yeni bir hamlesi olarak görmek de mümkün ama şöyle bir durum var ki Barzani ne de olsa “dış Kürtlerin” lideri.
“İç Kürtlerin”, Barzani’nin Kürt ulusal hareketindeki önemi ve gücü ne olursa olsun, onu bir lider olarak benimseyip, ağzına bakacaklarını düşünmek pek gerçekçi değil.
Barzani
ile Abdullah Öcalan’ın (ve PKK’nın) önünde sonunda karşı saflarda yer alacaklarını tahmin etmek zor değildi.
Değişik biçimlerde de olsa “birleşik Kürdistan” hayalini yaşayan iki güçlü hareketin liderlerinin günün birinde “bütün Kürtlerin lideri olmak için” kapışacaklarını herkes düşünebilirdi.
Başbakan Erdoğan, öyle görünüyor ki bu mücadelede tarafını seçti, Barzani ile düğün yapacak, konser dinleyecek, değişik tesisler açacak. Kürt bölgesel yönetiminin ekonomik çıkarları da, Türkiye’nin ekonomik çıkarları ile şu anda uyuştuğu için bu yakınlık şimdi bir “Diyarbakır balayı” şeklinde karşımıza çıkıyor.
Ekim ayında Frankfurt Kitap Fuarı’nda Barzani’nin başında olduğu Kuzey Irak Kürt Özerk Yönetimi’nin standında bir harita gördüm.
Harita, bugünkü Kuzey Irak bölgesel yönetiminin egemen olduğu bölgenin yanı sıra, Rojava adı verilen Suriye Kürdistanı’nı, İran’dan bir bölgeyi ve nihayet Türkiye Kürdistanı’nı da kapsıyordu.
Bilmiyorum düğündü, konserdi, açılıştı derken Başbakan, bu haritanın ne anlama geldiğini Barzani’ye sorma fırsatını bulabilecek mi? Yoksa Diyarbakır’daki balayı tatsız geçmesin diye bu konulara hiç girmeyecek mi?

1 milyar dolarlık iş için bir şirket!

ANTALYA’da düzenlenen Gıda Kongresi’nde, Tarım Bakanlığı’nın 7 gıda türü için uygulamaya koyacağı “kare kod” düzenlemesi de tartışılmış.
Sanayiciler uygulanacak sistemin sektöre zarar vereceğini ileri sürüyor, bakanlık ise uygulamanın nedeninin halkın güvenilir gıdaya ulaşması için elzem olduğunu savunuyor.
Uygulama ile birlikte zeytinyağı, bal, bebek maması, enerji içeceği, bitkisel yağ, çay, alkollü içecekler ve gıda takviyesi ürünlerinin içinde bulunduğu 7 sektöre 1 milyar dolarlık ek maliyet gelecekmiş, bunu da Türkiye Gıda Dernekleri Federasyonu Başkanı Şemsi Kopuz söylüyor.
Teknik bir konu ve kimin haklı olduğuna karar verebilecek bilgiye sahip değilim.
Halkın güvenilir gıdaya ulaşmasının önemi tartışılmaz ve hükümetin bu konuda hassasiyet göstermesinden bir vatandaş olarak ancak mutlu olabilirim.
Ama kongrede açıklanan bir konu dikkatimi çekti, bunun tartışılması gerektiğine de kuşkum yok.
Şemsi Kopuz şöyle diyor:
“Ambalaj sektöründe kare kodlu ambalaj üreten tek bir firma var. Bu uygulama neden devreye alınmak isteniyor bilmiyoruz. İhale açıldı mı, açılmadı mı bu konuda da bir bilgimiz yok.”
“Küçük bir sinek” diyeceğim ama 1 milyar dolarlık bir işten söz ediliyor. Tarım Bakanlığı’nın bu konuda tatmin edici bir açıklama yapmasında da yarar var.

Godfather 1

MARIO Puzo’nun aynı isimli romanından Francis Ford Coppola’nın sinemaya uyarladığı Godfather (Baba) filmini izlemeyen kaç kişi kalmıştır, bilemiyorum.
“Yüzyılın en iyi 100 filmi” listesinde 3. sırada yer alıyor. Türkiye’de de en çok izlenen filmler sıralamasında Çağrı filmiyle birlikte birinci sırada yer aldığını hatırlıyorum.
Marlon Brando, filmde bir mafya ailesinin “babası” rolünde oynuyor, bu filmdeki oyunuyla Oscar da kazanmıştı.
Filmin bir sahnesini bir arkadaşım bana tekrar hatırlattı.
O sahnede “Baba” Marlon Brando, oğlu Santino ‘Sonny’ Corleone rolündeki James Caan’a şöyle diyor:
“Hey Santino. Buraya gel. Senin neyin var? Ne düşündüğünü ailenin dışındakilere bir daha kesinlikle anlatma!”
Siyasi gündemimizin son günlerde başköşesinde yer alan “Kendi aramızda konuşuruz” mottosuna ne kadar da benziyor!
Bu sahneyi izlemek isteyenler için adres de burada: http://www.youtube.com/watch?v=I5m4jpUyb-g