HÜRRİYET

Faruk Ünsal’ın açıklaması

SAKARYA Emniyet Müdürü Faruk Ünsal, “T.C. Vatandaşı” sıfatıyla imzaladığı ve “yayınlamam için değil, bilgi edinmem için” yazdığını belirttiği bir mektup gönderdi.

Hatırlayacaksınız, Ünsal’ın düzenlediği bir basın toplantısında söylediği “Olumlu haber yapan ile yapmayanı ayıracağız” sözlerini eleştirmiştim.

Ünsal, sözlerinin yanlış anlaşıldığını belirtiyor ve görevde bulunduğu dönem içinde gerek basınla ilişkiler ve gerekse emniyet açısından yaptıklarını sıralıyor.

Kendisine teşekkür ediyorum. Bana verdiği “yapılan çalışmalar” listesinden etkilendiğimi belirtmeliyim.

Öte yandan kamu yöneticileri ile gazeteciler arasındaki ilişki, esasen bir düşmanlık ilişkisi değildir. Bunun “halka hizmet eden-hizmet edeni halk adına denetleyen” ilişkisi olduğuna inanırım.

Faruk Ünsal da anladığım kadarıyla bu görüşü paylaşıyor. Sakaryalı gazeteci arkadaşlarımla bundan sonra böyle bir zeminde daha iyi çalışabileceklerini düşünüyorum. Bir musibetin, bin nasihatten daha eğitici olduğunu söyleyen atasözüne inanırım çünkü.

Bu vesileyle şunu söylemeliyim: Ülkemizde basın yayın fakültelerinden mezun binlerce genç işsiz ve medya bu kadar çok sayıdaki gence iş yaratabilme olanağına sahip değil.

Öte yandan açıkça görülüyor ki yerel düzeyde, kamu yöneticilerinin, medya ile iletişimlerinde de ciddi sorunlar var.

Bu gençleri, buralarda istihdam edebilmenin bir yolu yok mu?

İnançları siyasi gösterilere alet etmeyin!

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, “Alevi iftarı”na katıldı. Bununla ilgili tartışmalar halen sürüyor.

Dikkat ettim bu konuyla ilgili her şey konuşuldu da laik bir ülkede, başbakanların, dini bir olayı siyasetin içine bu kadar sokmasının anlamları üzerine bir eleştiri gelmedi.

Bunun nedeni belki de ülkemizdeki Alevilerin, devlet işlerine de yön verme ve toplumsal yaşamı bu inanca göre düzenleme gibi bir iddiasının olmaması olabilir.

Ama böyle olsa bile unutmamalıyız ki Alevilik bir “kültürel akım” değil, İslam’ın içinde yer alan bir dini inanç.

Ve dini inançlar ile ilgili ritüellerin, o inancı yaşama biçimlerinin ve inancın gereklerinin siyasete alet edilmesi, tümüyle siyasi bir olay için kullanılması kabul edilebilir bir durum da değil.

Başbakan, Ramazan ayını nasıl siyasi amaçları için kullanıyorlarsa, Muharrem ayını da o amaçla kullanma peşinde.

Başbakan elbette bir birey olarak dini inancı neyse onun gereklerini yerine getirmek isteyebilir.

Ama bunu yaparken, inançları siyasi gösterilere alet etmemesi gerektiğini de aklından çıkarmamalı.

Bu ikili üzüntü sona ersin!

BİR diplomat arkadaşım hafta sonunda bana bir mesaj yolladı:“Cumhurbaşkanı, Suudi Kralı’nın armağanlarıyla ilgili olarak yazdığın yazılara üzülüyor. Çünkü kendisi bu konularda gerçekten çok hassas ve emin ol ki gelen bütün hediyeler tek tek kayda alınıyor!”

Kimsenin benim yüzümden üzülmesini istemem; bunu duyunca ben de üzüldüm elbette.

Ama gel gör ki bu iş matematikteki iki negatif sayının çarpıldıklarında bir pozitif sayı vermelerine benzemiyor. İki üzüntüden bir mutluluk çıkmıyor!

Cumhurbaşkanı’nın hassasiyetlerine saygım var. Gelen plaketlerin, bakır sahanların, kilimlerin ve şimdi aklıma gelmeyen başka olası hediyelerin (mesela sucuk ve pastırmalar?) kayda alındığına eminim.

Ben sadece bir soru sordum. Kolayca yanıtlanabilecek bir soru.

Bu soru da durduk yerde aklıma gelmedi.

Ekvador Devlet Başkanı, Suudi Kralı tarafından eşine değeri yüz binlerce doları bulan mücevherler verildiğini açıklamıştı. Başkan Bey, bunları satıp Hazine’ye gelir yazmak ve devlet işlerinde kullanmak için de hediyeyi verenden izin istediğini açıklıyordu.

Suudi krallarının bonkörlükleri ve böyle aşırı pahalı hediyeler verme merakları da bir sır değil.

Ben de bunu sordum: Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın eşlerine böyle pahalı mücevher vs gibi hediyeler verildi mi? Verildiyse kabul edildi mi? Kabul edildiyse beyan edildi mi? Hediyeler ile ilgili nasıl bir işlem yapıldı?

Ve yanıtını vermek de çok kolay.

“Hayır, verilmedi” denirse iş bitiyor.

“Evet, verildi” denirse, iki cümleyle nasıl bir işlem yapıldığını söylemek de gerekiyor.

Yani demem o ki ikimizin de üzülmesi için bir neden yok.

Bir soru sordum, gazeteci olarak bunu sormak için geçerli nedenlerim var ve yanıt bekliyorum.

Top çevirme türünden yanıtlar da beni tatmin etmiyor, daha çok üzülüyorum.

Bitsin artık bu ikili üzüntü!