HÜRRİYET

Polis ne yapacağını bilmiyor!

MANİSA’da maçtan sonraki olaylar bize bir kez daha gösterdi ki Türkiye’de polis, özellikle spor karşılaşmalarındaki taraftar taşkınlıklarına nasıl müdahale edeceğini bilmiyor.

Diyarbakır’da polisin tribünlerde taşkınlık yapan seyirciye gereksiz müdahalesi sonucu olayların büyümesinin ardından da bunu hatırlatmıştım.

Tribünlerde etrafları tel örgüyle çevrili olarak oturan seyircinin ne yapacağı belli: Eline geçirdiğini sahaya atacak, bir süre sonra da sakinleşip oturacak.

Bu esnada polisin tribünlere elinde copla dalması ise olayları yatıştırmak yerine tam tersini yaratıyor. Olay bu sefer polis-seyirci çatışmasına dönüyor, hiç suçu olmayan birçok insan gereksiz yere dayak yiyor, yaralanıyor.

Böyle olaylarda yapılması gereken tek şey, polisin olay bölgesini kendisi için de güvenli bir mesafede çember altına alması ve seyircinin sakinleşmesini beklemek olmalı.

Bu süre içinde olay çıkaranların ve kışkırtıcıların tespit edilmesi ve yasaların gerektirdiklerinin yapılmasının sağlanması için daha sonra tek tek toplanmaları gerekiyor.

Bu yapılacağına copla seyircilerin arasına girmek, yerde yatan ve zaten yürüyecek hali olmayan sakatları bile dövmek, bize polisin aslında bu tür olaylarda ne yapacağını hiç bilmediğini gösteriyor.

Polisin elinde copla kalabalıkların arasına dalması bir güvenlik sağlama yöntemi olamaz. Çünkü bu yöntem, aslında olay çıkaran holiganlardan korunması gereken masum insanlara zarar veriyor.

’Denetleyemiyorum o halde yasaklayalım’

AKP İstanbul Milletvekili Gülseren Topuz, internet kafelerdeki yaş sınırlamasının 12’den 18’e çıkarılmasını önermiş. Hürriyet’te yayımlanan habere göre İçişleri ve Milli Eğitim Bakanlıkları’nı, “belediyeler ve emniyet bu tür yerleri tam olarak denetleyemiyor” diye ikna etmiş.

Bir tür “Milli Eğitim’i daha kolay idare etmek için okulları kapatma” önerisi bu:

Devletin görevlileri, yapmaları gereken işleri ihmal ediyorlar diye bilgisayarlarla tek temas kurma yolu internet kafeler olan çocuklara ceza vermek!

Eğer iddia edildiği gibi internet kafeler çocukları suça iten, toplumsal düzeni bozan kurumlarsa, buralara girme yaşının 18’e çıkarılması neyi ve kimi koruyacak?

Bir yere 18 yaşından büyüklerin girebiliyor olması, orada istenilen her şeyin yapılabileceği anlamına mı geliyor?

Asıl yapılması gereken “yasaklamak” değil, belediyelerin ve emniyetin işlerini düzgün yapmalarını sağlamak.

Milletvekilleri ne için seçiliyor? Hükümetin görevi ne? İşini düzgün yapmayan kamu görevlilerinden nihai olarak kim sorumlu?

Öte yandan bir de şu var: Bu çocuklar bilgisayar denilen aletle her şeyden önce oyun oynayarak tanışacaklar.

Her halde 9 yaşında bir çocuğun bilgisayar başına oturup, muazzam programlar, dev araştırmalar yapmasını kimse beklemiyor.

Çocuklar bilgisayarla oynayacaklar ki ona alışsınlar, dilini öğrensinler, onunla yapabileceklerinin sınırlarını keşfetsinler.

Okullardaki bilgisayarlar eğitim saatlerinin içinde de, dışında da kırk kat kilit altında “teftiş” beklerken bu çocuklar bilgisayarla nasıl tanışacaklar?

Herkesin evine bir bilgisayar alma olanağı olmadığına göre, internet kafeleri çocuklara yasaklamak “fırsat eşitliği”ne bir darbe daha olmayacak mı?

Asıl sorunları laiklik ilkesiyle

CUMHURBAŞKANI Ahmet Necdet Sezer’in konuşmasından, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “dindarları siyasetten uzak tutmak için konuşmak” anlamını nasıl çıkarabildiğini anlamak mümkün değil.

Cumhurbaşkanı’nın Başbakan’ı kızdıran cümleleri şöyle: “Din, bireylerin manevi yaşamlarına ilişkin olan inanç bölümündeki kutsal yerinde sınırsız bir özgürlük tanınarak anayasal güvenceye alınmıştır. Dinin, bireyin manevi yaşamını aşarak toplumsal yaşamı etkilemesine izin verilemez. Bireyin inanç ve ibadet yaşamına, kamu düzenini, güvenini ve çıkarlarını korumak amacıyla sınırlamalar getirilebilir. Dinin kötüye kullanılması ve sömürülmesi yasaklanabilir.”

Cumhurbaşkanı, bu sözleriyle daha ilkokulda öğrendiğimiz “laiklik” kavramını açıklıyor. Anlamakta zorlanacaklar olduğunu düşündüğünden olsa gerek son derece basit bir tanımlama da yapmış. Ama belli ki bunu bile anlamakta zorlananlar var!

Zorlananlara ben açıklayayım: Bu konuşma dindarları siyasetten uzak tutmayı değil, dini siyasetten uzak tutmayı amaçlıyor!

Bu düşünceyle bir sorunu olanın asıl sorununun “laiklik” olduğuna da hiç kuşku yok.