’Gay’ padişah kimdi?
RUFUS Wainwright, İstanbul Caz Festivali’nde bir konser verdi. Konsere gidemedim ve caz müziğinde hiçbir yere sığdırılamayan bu sıradışı sanatçıyı izleme olanağım olmadı.
Murat Beşler’in Milliyet’te konserle ilgili yazdığı yazıyı okudum ve doğrusunu isterseniz konsere gidemediğime de üzüldüm.
Wainwright homoseksüel kimliğini saklamayan, kendisiyle de dalga geçen bir sanatçı.
Zeki Müren’i andıracak cafcaflı giysiler giyiyor, soğuk Amerikan esprileri yapıyor ve yukarıda da yazdığım gibi yaptığı müzik kolayca tanımlanıp bir “yere” sığdırılamıyor.
Wainwright, konser sırasında Boğaziçi Köprüsü’nün de homoseksüel olduğunu söylemiş ki yanıp sönen pembe, kırmızı, yeşil ışıklara baktığımda ben de köprümüzün eğilimleriyle ilgili meraka kapılıyorum.
Wainwright’in konserdeki konuşmalarında bir bölüm de Osmanlı Padişahları’na ayrılmış.
Bazı padişahların “gay” olduğundan söz ediyor.
Bu durum bizim Osmanlıcıların gözlerinden nasıl kaçtı bilmiyorum. Yoksa ciddi bir kavga çıkabilirdi bununla ilgili olarak.
Benim ilk aklıma gelen Sultan 4. Murad oldu.
Haremin rakipsiz valide sultanı olmak isteyen annesi Kösem Sultan, oğlunun bir kıza gönül vermesinden korkarak onu “bu işlere” teşvik etmiş.
Yusuf Han isimli bir erkeğe áşık olduğu, onun halk arasında “Emiri Kûn” olarak bilindiği, bugünkü Emirgan semtinin adının da Yusuf’a bağışlanan dev korunun ve içindeki köşkten ileri geldiği rivayet edilir. (Reşat Ekrem Koçu, “kûn” kelimesinin anlamı için Farsça sözlüklere bakılmasını öneriyor!)
Padişahlarına toz kondurmayanları kızdırmamak için bu konuyu burada keseceğim.
Sanırım Wainwright “doğu usulü oğlancılık” ile homoseksüaliteyi birbirine karıştırıyor!
ODTÜ binalarını yıkacak olanları ben seçtim!
ANKARA Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, ODTÜ yerleşkesi içindeki bazı binaları yıkmaya karar vermiş.
Önce üniversiteye yüklü bir para cezası kesmiş, para cezası ödenmezse yıkım gerçekleşecekmiş.
Gerçekten çok eğlenceli bir haber diye düşündüm, bunları gazetelerde okurken.
Biliyorsunuz, Ankara, ülkemizin en iyi kentleşmiş bölgelerinden biridir.
Bütün binalar kanuna ve kent gelişim planlarına uygun olarak yapılmıştır. Hepsinin imar izinleri, iskán ruhsatları yerli yerindedir.
Bu nedenle Ankara’ya “dünyanın en kanuni kenti” unvanı verilmiyorsa, bu durum Hıristiyan dünyasının, Müslümanlara karşı özel düşmanlığından kaynaklanıyor demektir.
Zaten bizi AB’ye de almazlar!
Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde okuduğum yıllarda, bazen ODTÜ’deki arkadaşlara ziyarete gider, yaşadıkları, öğrenim gördükleri binaları kıskanırdım.
Tabii o zaman Melih Gökçek belediye başkanı olmadığı için durumun farkında da değildim.
Bence Recep Tayyip Erdoğan, böyle bulunmaz bir insanı getirip Ankara’ya başkan yaptırdığı için ne kadar övünse azdır!
Kişisel görüşüm şu ki bu yıkım işi çok fazla geciktirilmemeli.
Ankara’nın orta yerinde böyle bir ilim irfan yuvası kabul edilemez bir şey! Bu rezalete derhal son vermek gerekiyor.
ODTÜ binalarını yıkacak olan belediye görevlilerinin iyi seçilmeleri şart.
İlk kazmayı vuracak olanların oturdukları evler ve çalıştıkları binalar imar planlarına uygun olarak yapılmış, iskán ruhsatları alınmış olanlardan seçilmelerini öneriyorum.
Ancak bir sorun var: Korkarım ki böyle bir belediye görevlisini Ankara’da bulabilmek mümkün olamayacak!
Yalvaç’ta bir kütüphane ağlıyor!
ISPARTA’ya bağlı Yalvaç’ta 2003 yılında Yalvaç Ural Çocuk Kitapları Kütüphanesi açıldı.Yaşamını çocuk kitaplarına ve çocukların okul dışı eğitimine adamış Yalvaç Ural, kendi adını taşıyan kütüphaneye 35 yıllık birikimini bağışladı.
Değişik dillerde yayımlanmış çocuk kitapları, dergiler, CD’ler ve oyuncaklardan oluşan bir birikim.
Değeri parayla kolayca ölçülemeyecek bir hazine!
Ancak bir sorun var ki bu birikim çocuklarla buluşamadı.
Kütüphane sahipsizlik içinde bir harabeye dönüşmüş durumda.
Kaymakamlık bu kurumu işler hale getirmek için çabalıyor ancak belediyenin malum nedenlerle bu işe engel olduğu söyleniyor.
Bütün bunları Yalvaç’ta yayımlanan Özyalvaç Gazetesi’nde okudum.
Gazete, hemşerileri adına Yalvaç Ural’dan özür diliyor ve kütüphaneyi kurtarma çağrısı yapıyor.
Benim tanıdığım Yalvaç Ural için özrün bir önemi yok. Tek isteği var, kütüphane gerçek sahipleri olacak çocuklar ile birlikte yaşasın, yüz çiçek açsın, bin fikir yeşersin!
Yalvaçlılar, bu çirkinliğe seyirci kalmasın!