Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Her iktidar insanı bozar

BİR süredir yurtdışında olduğum için Hürriyet’i internet üzerinden okuyorum.

Bunun benim açımdan ilginç olan yönü, haberlerin altında okuyucuların yorumlarına da yer veriliyor olması. Bu yorumlara bakarak, yayımlanan bir habere okuyucu tepkisini “anında” görmek mümkün ve bu durum benim gibi artık “eski” de olsa bir gazete yöneticisi için gerçekten çok öğretici.

Dün öğle saatleri itibarıyla en çok okuyucu yorumu alan haberlerden biri Ağrı Patnos’ta kurulan bir “Ali Dibo Düzeni” haberiydi.

AKP Ağrı Milletvekili Halil Özyolcu’nun 72 haneli köyünde kurdurduğu kooperatif, üye başına 3 bin YTL tutarında hayvancılık desteğinden yararlanmış. 114 üyenin 54’ünün soyadı Özyolcu. Bu kişilerin bazılarının hayvancılıkla ilgili olmadıkları, Patnos’ta esnaflık yaptıkları tespit edilmiş. Buna karşılık gerçekten hayvancılıkla uğraştıkları halde kooperatife üye yapılmadıkları için destekten yararlanamayan köylüleri korumak için ödeme emrini imzalamayan Kaymakam İlhan Uran başka bir göreve atanmış.

Bu haberi okurken aklımda Tempo’nun geçen hafta yayımladığı “milliyetçilik anketi”nin bir sonucu vardı.

Araştırmacıların “Türklüğe en çok zarar veren hareketler” sorusuna verilen ezici yanıt, yüzde 32.4 ile “yolsuzluk yapanlar”.

Cüneyd Zapsu, Washington’daki toplantıda, Amerikalılara “Başbakan’ı kullanın” öğüdünü verirken şunu da söylemişti: Biz daha 6-7 yıl iktidardayız!

Bana öyle geliyor ki bu yolsuzluk haberleri yaygınlaştıkça ve hükümet etik yasasını basına açıklarken oraya alay eder gibi “Ali Dibocuları” dikebiliyorsa, “bugün seçim olsa anketlerine” fazla güvenmemeli.

Bu sözü kim söylemişti şimdi hatırlamıyorum, Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin birinci sınıfında öğrenmiştim: Her iktidar insanı bozar, mutlak iktidar mutlaka bozar!

“Daha uzun süre iktidardayız” inancı öyle görünüyor ki yolsuzlukla mücadele bayraktarlığı yaparak iktidara gelen AKP’yi de hızla “bozuyor”!

Erkek çocuklar neden huzursuz?

BENZERİ bir gelişme Türkiye için de geçerli mi, bilmiyorum.Amerika’da şu anda en çok tartışılan konulardan biri de erkek çocukların okullardaki başarısızlıkları. Konuyla ilgili News Week bir kapak yapmış, televizyonda konuyla ilgili bir belgesel yayınlanıyor ve bilim adamlarının yazılarına gazeteler geniş yer ayırıyor.

Sorun şu: Erkek çocuklar, kız çocuklara göre daha düşük not ortalamalarına sahipler, üniversiteye girme oranları daha düşük ve sözel yetenekleri daha zayıf.

Bu durumun eğitim düzenini bozmasını önlemek için kız-erkek ayrı sınıf uygulaması da düşünülmüş, birkaç yerde de denenmiş ama sonuç yine olumsuz.

Tipik bir erkek çocuğu hareketsiz oturmaktan, okumaktan nefret ediyor. Yerinde duramıyor ve spora áşık!

Araştırmalar özellikle dar gelirli kesimlerde sorunun giderek büyüdüğünü ortaya koyuyor.

Erkek çocukların bu sorunlarını aşmak için kısa vadede bulunan en iyi çözüm de, yüksek eğitim dereceli (çoğu master yapmış), iyi yetiştirilmiş öğretmen istihdamı olmuş.

Okullardaki şiddet ve erkek çocukların eğitime ilgisizliğini çözmek üzerinde düşünürken sanırım öğretmenlerimizin durumlarını da tartışmamız gerekiyor!

Kürt sorununu yeniden düşünmek

TÜRKİYE’nin önümüzdeki 20-25 yılını etkileyecek iki önemli sorunu var: Birincisi Avrupa Birliği ile tam üyelik sürecini tamamlayabilmek, diğeri ise terörle de beslenen “Kürt sorununu” çözebilmek.

Ve şu anda TBMM’deki iktidar ve anamuhalefet partilerinin genel başkanlarının meseleyi tartışma biçimlerine, üsluplarına bakıyorum da içim kararıyor.

Recep Tayyip Erdoğan ve Deniz Baykal’ın son günlerde bu konu üzerinden giriştikleri polemikte söylenenleri hatırlamaya çalışın isterseniz: Getirdikleri bir çözüm önerisi var mı?

Boşuna çabalamayın, hiçbir şey bulamayacaksınız.

Tartışma, aydınlar ve halk arasında da kulaktan dolma bilgiler ve ezberlenmiş kalıplar ile sürüp gidiyor.

Artık bu sorun üzerine daha çok okumak, daha çok düşünmek zorundayız.

Araştırmacı Mustafa Akyol’un yeni yayınlanan kitabı, “Kürt sorununun” tarihsel geçmişi ve bugünüyle ilgili derli toplu bilgiler veriyor. Okuyucuların kolayca ulaşamayacağı kaynaklardan da yararlanarak sorunun genel bir fotoğrafını çekiyor. (Kürt Sorununu Yeniden Düşünmek-Yanlış Giden Neydi? Bundan Sonra Nereye?)

Bu kitabı, “Kürt sorunuyla ilgili bilgi sahibi olmak istiyorum; ama nereden başlayacağımı bilmiyorum” diye düşünenlere öneriyorum.

“Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanlar”ın ise zaten hiçbir şey okumadıklarını, okumayacaklarını düşünüyorum!