Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Irak cephesinde yeni bir şey yok

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan’ın önemli konularda ayaküstü demeçler verme alışkanlığını artık bir yana bırakması gerekiyor.

Bayram namazından çıkarken gazetecilerin sorularına verdiği yanıt, bunun neden bir an önce yapılması gerektiğini gösteren örneklerden sadece biri.

Başbakan, Saddam Hüseyin’in idamıyla ilgili görüşlerini soran gazetecilere şöyle diyor: “Türkiye için Irak, şu anda AB sürecinden daha önemli hale gelmiştir.”

Türkiye açısından Irak’ta olup bitenlerin “her şeyden önemli hale gelmesi için” Saddam’ın idamı mı gerekiyordu diye sormak mümkün.

Saddam’ın ölümü, Irak’ta neyi değiştirecek ki, Türkiye de bundan bugüne kadar olduğundan daha fazla olumsuz etkilenecek?

Saddam’ın idamından önce de adı konmamış bir iç savaş her gün yüzlerce Iraklının ölmesine neden oluyordu.

Sünni Araplar, Şii Araplar ve Irak Kürtleri arasındaki düşmanlık pekişmişti. Irak, hızla parçalanmaya doğru ilerliyordu.

Saddam’ın idamı bu güç dengelerinde nasıl bir değişiklik yaratmış olmalı ki Irak’ın Türkiye açısından önemi birdenbire artsın?

İdam gerçekleşmemiş olsaydı da Irak’ın parçalanmasının ülkemiz üzerinde yaratacağı etki önemliydi.

Bana öyle geliyor ki, Başbakan’ın AB süreci ile Irak arasında bir bağlantı kurması, esasen AB üyelik sürecinden umudunu tamamen kesmiş olmasıyla açıklanabilir.

Çünkü Türkiye’nin ulusal çıkarları açısından Irak’ta esaslı bir değişiklik yok.

’Bomba ihbarı’ izlenimlerim

31 Aralık günü akşamüstü Türk Hava Yolları’na ait bir uçakla Ankara’ya gittim.

Bu yolculuğu benim için sıradan olmaktan çıkaran şey, bineceğim uçağa bir bomba ihbarı yapılması oldu.

Yolcular tam uçağa alınacakken ortalık karıştı, yolcular ve uçak yeniden arandı, 2 saate yakın bir gecikmeyle havalanabildik.

Dikkatimi çeken bazı şeyleri sizlerle paylaşmak istiyorum:

O sırada yolcuları uçağa almaya hazırlanan görevlilerden hiçbiri yeterli bir açıklama yapmadı.

Bu görev, o sırada nöbetçi olan emniyet amirine kaldı. Adamcağız soru soran yolcularla mı uğraşsın, yoksa esas işini yapmaya mı çalışsın?

Bütün açıklamalar Türkçe yapıldığı için yolcular arasındaki yabancılar ne olduğunu anlayamadılar. Bu görev de dil bilen öteki yolculara düştü. Ama Rusça’dan başka dil bilmeyen bir kadın yolcu ne olup bittiğini asla anlayamadı.

Ama benim için en ilginci, yolcuların bu durum karşısındaki tepkisiydi.

Birçok yolcu, bomba ihbarı filan olmadığını, uçağa binecek önemli bir şahsiyet geciktiği için bu yola başvurulduğunu düşünüyordu.

Bu saçma iddiaya az sayıdaki yolcu dışında kalanların inanması işin bir başka boyutu.

Demek ki uçakların önemli şahsiyetler için bekletilmesine o kadar alışmışız ki “bomba ihbarını” bile buna bağlayabiliyoruz.

Bazı yolcular, bağlantılı uçakları kaçıracakları için telaş halindeydiler.

Onlara kalsa bomba ihbarına aldırmayıp uçağın kalkması gerekiyordu. Kalkacak uçağın sağ salim yere inememesi olasılığı umurlarında bile değildi.

Bu da ulusal özelliklerimiz arasındaki “kaderciliğimizin” bir başka boyutu olsa gerek.

Sonuç olarak bütün mesele, yerli ve transit yolcuları da tatmin edecek bir açıklamanın, bir yetkili tarafından verilmemesinden kaynaklandı.

Kamu görevlilerinin “iletişimin önemini” iyice anlayabilmeleri için sanırım özel bir eğitimden daha geçirilmeleri gerekiyor.

Her Kurban Bayramı aynı yazı

VATANDAŞLARIMIZ bir kez daha belediyelerin kurban kesimi için özel olarak hazırladığı, daha sağlıklı koşullara sahip kurban kesim yerlerine itibar etmediler. İtibar edenler de kuyrukların uzunluğundan ve kesim ücretlerinin pahalılığından yakınıyorlar.

Dünkü gazetelerin birçoğunda bununla ilgili haberler vardı.

Kurban kesmek, İslam inanışının bir gereği! Bunun, kurban parasını hayır kurumlarına bağışlamak gibi başka yöntemlerle ikame edilip edilemeyeceğini tartışabilecek bir dini bilgiye sahip değilim.

Ancak hiç kuşku yok ki başkalarının haklarına saygı duymak ve toplu yaşam alanlarında sağlık kurallarına uymak da kentli yaşamın olmazsa olmaz bir parçası olduğu kadar dini inanışın da bir gereği olmalı.

Arife günü ve bayramın birinci günü otoyol kenarlarındaki kurbanlık satış alanlarından alışveriş yapanların yarattığı kargaşa, bunun yeterince dikkate alınmadığını ortaya koyuyor.

Zamanında evinin bahçesinde kurban kesmeye alışmış köylülerin, yerleştikleri büyük kentlerde de bu alışkanlıklarını sürdürmeleri, sadece görüntü açısından değil, sağlık açısından da önemli bir sorun oluşturuyor.

Kanalizasyonlara akıtılan kurban kanları ve öylece toprağa gömülüveren atıklar çok ciddi bir çevre kirliliği sorununa yol açıyor.

Sorun öyle görünüyor ki en temelinde köylülük olgusu ve kentlileşememekle ilgili.

Sanırım gelecek bayramda da yine aynı şeyleri izliyor ve yazıyor olacağız.