İşe yaramayan 50 otobüs
İSTANBUL Büyükşehir Belediyesi’nin Avcılar ile Topkapı arasında başlattığı ve daha sonra Zincirlikuyu’ya da uzanan (şu anda da Selamiçeşme bağlantısı yapılıyor) metrobüs yoluyla ilgili ilk bilgiler ortaya çıktığında, Radikal’de Oruç Oruoba, yapılmakta olan bir hataya dikkat çekti.
Hollanda’dan tanesi 1 milyon 200 bin Euro’ya alınacak üç körüklü Phileas otobüslerinin İstanbul için uygun olmadığını, bu iş için otobüs ithal etmenin gerekmediğini yazdı.
Bunun teknik nedenlerini açıkladı. Dileyenler internette Radikal sitesinden bu yazıları bulup okuyabilirler.
Sonuçta 50 Phileas alındı ve kullanılamadığı için garajda bekletiliyor. Yine Oruoba’nın yazdığına göre bu otobüsleri kullanmak için şimdi üzerlerinde ciddi teknik değişimler yapılıyormuş. Onun kaça çıkacağını ise bilmiyoruz. Şu anda o yolda iki tür otobüs hizmet veriyor. Almanya’dan ithal edilen Mercedes otobüsler ile eskiden beri elde olan körüklü otobüsler.
Demek ki ciddi bir ithalata gerek yokmuş. Bu otobüsler Türkiye’den de alınabilirmiş.
Artık beceriksizlik mi, kasıt mı, nasıl tanımlayabileceğimi bilmediğim bu durum iki şeye yol açıyor.
İstanbul’un parası çarçur edildi, Türkiye’de üretilebilecek otobüsler için Almanya’dan ithalat yapıldı!
Şimdi yerel seçimler yaklaşıyor.
Bu hesabın açıklıkla verilmesi gerekiyor. Phileas otobüsleri neden ve nasıl alındı? Neden uyarılar dikkate alınmadı? Neden Türkiye’de üretilebilecek otobüsler yerine Almanya’dan ithalat yapıldı?
Bir yanıt geleceğini sanmıyorum, çünkü bu konuda yazılan yazılara yanıt verildiğini daha önce görmedim.
İstanbullu seçmenlerin dikkatlerine sunarım!
Bir üniversite kurulmuş!
DÜNKÜ gazetelerde “Türk usulü üniversite açmanın” nasıl bir şey olduğunu gösteren bir haber vardı.
Son kurulan 23 üniversiteden biri olan Ardahan Üniversitesi’nin ne binası, ne öğrencisi, ne de hocası var!
Rektör, rektör yardımcısı ve mühendislik fakültesinin dekanı kamu kurullarına ait misafirhanelerde yatıp kalkıyorlar, köy hizmetlerine ait bir binadaki tek göz odada çalışmalarını sürdürüyorlar!
Ardahan’da bir üniversiteye uygun bina yok, yenisinin ne zaman yapılabileceği de meçhul! En az üç yıldan söz ediliyor.
TBMM’de kanun çıkarmakla üniversite kurulamayacağının tipik bir örneği daha!
Üniversite, sadece bir bina, üç profesör ve şu kadar öğrenciden daha fazla bir şey!
Ne yazık ki ülkemizin orasına burasına, sırf siyasi kaygılarla açılan üniversitelerin çoğu bu durumda.
Sadece öğretim üyesi azlığı ve fiziksel şartların olumsuzluğu bile bir üniversiteyi “yüksek liseye” dönüştürmeye yetebilir.
Öğrencilere kim ders verecek, ders vereceklerin akademik yeterlilikleri ne düzeyde, öğrenciler kütüphane bulabilecekler mi, ders dışı zamanlarda kişisel meraklarına ve yeteneklerine göre sosyal bir faaliyet içinde olabilecekler mi, sokağa çıktıklarında karşılaştıkları kent, onların vizyonlarına olumlu katkı sağlayacak mı?
Bu soruların yanıtları böyle gecekondu üniversitelerimizin hiçbirinde olumlu değil.
İşsizler ordusuna üniversite mezunu yeni işsizler katmaktan başka bir işe de yaramıyor!
Başbakan’ın ’eğitim masraflarını’ biz ödeyeceğiz
BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, “Kriz inişe geçti, Türkiye bu işten güçlenerek çıkar” dedi.
Dünyanın değişik yerlerinde, “krizin ömrü” ile ilgili yapılan değerlendirmelerin hiçbirinde böyle bir bilgiye rastlanmıyor.
Başbakan’ın bu sözleri söylediği gün, Dünya Bankası Türkiye Direktörü Zachau, “Krizin süresini bilmiyoruz” dedi.
2001 krizinden Türkiye’yi çıkaran ekibin 2 numaralı ismi CHP Milletvekili Faik Öztrak da bu kez krizin öncekilerden farklı olduğunu, hızlı bir inişten sonra yatay bir gidiş beklenmesi gerektiğini söylüyor.
Onun kadar karamsar olmayan iktisatçılar ise belli bir durgunluk süresinden sonra yeniden çıkışın başlayabileceğini söylüyorlar.
Krizin inişe geçtiği konusunda Başbakan ile aynı fikirde olan ne bir siyasetçi ne de iktisatçı var.
İçinde yaşadığımız dönemi, bizler için daha ürkütücü kılan şey de Başbakan’ın bu tutumu.
Ya gerçekler kendisinden saklanıyor ya da daha kötüsü gerçeği bildiği halde bize doğruyu söylemiyor.
Oysa böyle dönemlerde ülke yönetimine güvenmek, şirketlere ve bireylere krizle mücadelede önemli psikolojik bir destek sağlar.
Bilirsiniz ki işbaşında işini bilenler var ve onlar bu zor durumdan çıkabilmek için gerekenleri yapmakta tereddüt etmeyecekler.
Bu gerçeği günün birinde elbette Başbakan da öğrenmiş olacak.
Onun bu eğitimi alması için gereken bedeli de bizler ödeyeceğiz: Geleceğimizi kaybederek!