İtalya’yı neden yakalayamadık?
İTALYA’da “kirli futbol” soruşturması sonuçlandı ve Spor Mahkemesi Juventus, Lazio ve Fiorentina’yı küme düşürdü.
Milan’ın da geçtiğimiz sezon kazandığı 44 puan silinerek Şampiyonlar Ligi’ne katılma hakkı elinden alındı. Juventus, “ikinci lig”deki ilk sezonuna da eksi 30 puan ile başlayacak. Bu Juventus’un en az iki sezon ikinci ligde oynamak zorunda kalacağı anlamına geliyor.
Bu kulüplerin “İtalya’yı yıllarca Avrupa’da başarıyla temsil etmeleri” cezadan kurtulmaları için bir gerekçe oluşturmadı.
Bu kulüplerin İtalyan futbolundaki yeri bizim büyük kulüplerimizin Türk futbolundaki yerlerinden pek de farklı değil.
Çok sayıda taraftarları, parasal ve siyasal olarak son derece güçlü yöneticileri var.
Bu taraftarların sayısı ve yöneticilerinin gücü de yasaların uygulanmasını engellemeye yetmedi.
Mahkeme sürecini yakından izleyenlerin bildiği gibi bu kulüplerin şikeye bulaştıklarına ilişkin eldeki kanıtlar son derece zayıf. Ama kanıtların zayıflığı “şike yaptıkları kanaatinin oluşmasına” engel olmadı ve mahkeme bu “kanaatle” kararını verdi.
Bizim gençlik yıllarımızda Türkiye’nin ilk hedefi 2000’li yıllarda İtalya’yı yakalamaktı.
Ekonomik olarak İtalya’yı yakalayamadık. Ama adalet konusunda da yakalayamadığımız çok açık. İtalya, yürekli savcıları ve cesur hákimleri sayesinde önce gladio, mafya ve kirli siyaset ile ve şimdi de kirli futbol ile hesaplaşabildi.
Acaba İtalya’yı ekonomik olarak bir türlü yakalayamıyor olmamızın nedenlerinden biri de toplumu kirleten her unsurla, her şeye rağmen hesaplaşmayı başarabiliyor olması mı?
El Kadı’nın Türkiye’deki kasası
BİRLEŞMİŞ Milletler’in “küresel terörist” listesinde yer alan ve Türkiye’de kendisine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan gibi bir “kefil” de bulan Suudi işadamı Yasin El Kadı, hakkında “takipsizlik kararı” veren Türk savcıları savunan bir gazete ilanı vermiş.
Yasin El Kadı, Yeni Şafak’ta yayımlanan ilanında Yeni Şafak gazetesine kendisine verdiği destek nedeniyle teşekkür ediyor.
Bu, Yasin El Kadı’nın Türkiye’de gazetelere verdiği ilk ilan değil.
Daha önce de hakkındaki suçlamalara yanıt niteliğinde ilanlar vermiş ve bu ilanlar bazı gazetelerde yayımlanmıştı. (Bu ilanları yayımlayan gazetelerin hangileri olduğunu kolayca tahmin edebilirsiniz.)
Yasin El Kadı’nın “küresel terörist” listesine alınmış olmasının sonuçlarından biri de dünyanın her yerindeki mal varlıklarının dondurulması.
Kendi memleketi Suudi Arabistan ve Türkiye de dahil olmak üzere El Kadı, kendi mallarını kullanamıyor, bankalardaki paralarını çekemiyor.
Ama mal varlıkları dondurulduğu için teorik olarak meteliğe kurşun atması gereken El Kadı, Türkiye’de İslamcı gazetelere çarşaf çarşaf ilanlar verebiliyor.
Merak ettiğim husus şu: Bu ilanların karşılıklarını kim ödedi? İslamcı gazeteler “küresel terörist” El Kadı’ya iyilik olsun diye bu ilanları bedava mı yayımladı? Yoksa Türkiye’de El Kadı’ya “Benim paran senin parandır, istediğin gibi kullan” diyen birileri mi var? Savcılıklar, “mal varlığı dondurulmuş” bir “küresel terörist”in Türkiye’deki parasal ilişkilerini merak ederler mi dersiniz?
Herkes ’tek karelik bir hayal’ kursa
İZMİRLİ gazeteci Feyzi Hepşenkal yaklaşık üç aydır e-postalar aracılığıyla “İzmir için tek karelik hayaller” ismini verdiği bir kampanya yürütüyor.
Yolladığı e-postalarda dünyanın değişik yerlerinden çekilmiş tek bir kare fotoğraf ile birlikte şu yazı yer alıyor: “Artık söze gerek yok. Sizlere ilettiğim, dünyanın dört bir köşesinden çekilmiş ’tek karelik görüntülere’ alıcı gözle bakmalıyız önce. Sonra da, şimdilik bize ’hayal gibi’ gelen; kimi yumuşacık bir yaşamı, kimi de iddialı bir hayatı yansıtan o sahneleri İzmir’e uyarlamak için çalışmalıyız sadece.”
Fotoğraflara bakarken insan “Neden olmasın?” diye düşünüyor.
Çünkü o fotoğraflarda yer alan görüntülerin birçoğunu gerçekleştirmek için büyük paralara, dev bütçelere gerek yok. Bir sokağın görüntüsünü değiştirmek için bir tek balkonun çiçeklendirilmesi bile yetebiliyor.
İki gün önce otomobille İstanbul’dan Kuşadası’na giderken İzmir’in bir ucundan girdim, diğer ucundan çıktım.
Türkiye’nin bu büyüleyici güzellikteki kentini nasıl bir çirkinliğin çepeçevre sardığını ve boğmakta olduğunu bir kez daha yüreğim burkularak izledim.
Bu kente eski güzelliğini verebilmek için “bir tek karelik hayallerin bile yeteceğini” düşündüm.
İzmir’in güçlü yerel basını bu hayalleri daha çok kişinin görebileceği şekilde yayımlasalar, gerçek İzmirlilerin bu hayalleri kurup, hiç kimsenin yardımına ihtiyaç duymadan da gerçekleştirebileceklerine inanıyorum.