HÜRRİYET

Minare uzadıkça sevap artıyor mu?

ADANA’dan Mersin’e doğru giderken otoyolun sağ tarafında “Yedi Uyurlar”ın yakınlarında minik bir köy var.

Köyün ağaçlar içinde bir küçük camisi var. Yanında da kendi cüssesiyle orantılı minik, tek şerefelik bir minaresi.

Aslında son derece sıradan bir köy camisinin dikkatimi çekmiş olmasının nedeni otoyoldan bakınca caminin sağ tarafına sonradan üç şerefeli bir minarenin eklenmiş olması.

Sipsivri, upuzun, yanındaki cami ile orantısı ve alakası olmayan bir minare.

Büyük bir kentin tek camisi, mecburen ses duyulsun, kandili görülsün diye uzun bir minare yapmışlar desem, değil.

Küçücük bir köyün camisi bu. Etrafta da otoyol, kayalık bir arazi ve bahçeler, tarlalar var. Ve hadi bilemediniz otuz tane de ev.

Bu minareyi nasıl ve neyle açıklamak gerekiyor, bilmiyorum.

Bu nasıl bir zevksizliktir, anlayamadım.

Uzun minareli camide namaz kılmak daha çok mu sevap kazanılmasına neden oluyor, bilemedim.

Yoksa bu sadece bir gösteri ve şatafat kaygısı mı? Dinde gösteri ve şatafata yer var mı?

Çoğunluk diktatörlüğü hevesi!

TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın 23 Nisan konuşmasını “Demokrasi Manifestosu” diye alkışlayanların sayısı artıyor. Dünkü gazetelerden yansıdığı kadarıyla Arınç’ın düşüncelerini bir “demokrasi manifestosu” saymayanların sayısı bir elin parmaklarını bile bulmuyor. Öyle görünüyor ki yine yalnız kaldım!

Arınç’ın düşüncelerinin temeli “TBMM çoğunluğu her istediğini yapabilir, demokratik olan budur” görüşüne dayanıyor.

“Kurumlar arası uzlaşmadan”, “güçler ayrılığı ilkesini TBMM’nin üstünde olarak algılayan kurumlardan” şikáyet ettiği için çıkarıyorum bu sonucu.

Arınç ve “kendisini asker aleyhine olduğu varsayılan her şeyi alkışlamak zorunda hisseden” yazarların ihmal ettiği şey bu.

Oysa bu konularda bir iki tane kitabın arka kapağını okuyanlar bile bilirler ki, “Demokrasi çoğunluğun istediğini yaptığı bir rejim değildir. Demokrasi azınlıkta olan görüş sahiplerinin görüşlerini ifade edebildikleri ve kararların bir ortak uzlaşmayla oluştuğu rejimin adıdır.”

Kaldı ki Arınç’ın “çoğunluk” dediği “çoğunluğun” aslında azınlık olduğunu da hepimiz biliyoruz.

AKP’nin, TBMM’deki sandalye sayısı ile seçimlerde aldığı oy oranı arasında doğrusal bir ilişki olmadığını Arınç bir kez daha hatırlamalı.

Şunu unutmamalı: Demokrasi, basit bir aritmetik hesabına indirgenemeyecek kadar karmaşık

bir şeydir.