Bakan’dan ‘Yasa nasıl delinir’ dersi
SAĞLIK Bakanı Recep Akdağ, normal bir demokratik ülkenin sağlık bakanı olsaydı, bugün büyük olasılıkla istifa etmiş olurdu.
Ama böyle bir şey olmadı. Olmayacak da!
Çünkü bizim yaşadığımız ülkede böyle şeyler olmuyor.
Sağlık Bakanı ne yaptı, hatırlatayım: Üniversite ve devlet hastanelerinde çalışan hekimleri muayenehanelerini kapatmaya zorlamak istedi. Bunun için bir kanun çıkardı. “Eğer devlette çalışmıyorsanız, üniversite ve devlet hastanelerinde ameliyat yapamazsınız, hasta bakamazsınız” dedi.
Bu kanunu çıkarmak için çabalarken, bazı hekimlerin bu nedenle devletten ayrılabilecekleri, devlet hastanelerinde ve üniversitelerde kalitenin düşme olasılığı bulunduğu uyarılarını da hiç dinlemedi.
AKP’de ve TBMM’de Başbakan’ın istemediği hiçbir şey olmuyor, bunu da biliyoruz. Dolayısıyla bu kanun da Başbakan’ın bir kaş işaretiyle çıkarıldı.
Ve sonra önce Başbakan, ardından da Sağlık Bakanı kanunun arkasından dolaştılar, kendi çıkardıkları kanunu deldiler.
Ben bir sıradan vatandaş olarak “Ameliyatımı Prof. Dr. Nebil Göksu yapsın, hem de bunu üniversite hastanesinde yapsın” diyemezdim. O zaman bana derlerdi ki “Madem Prof. Göksu’yu istiyorsun, doğru özel hastaneye”!
Türkiye’nin demokrasisi gibi medyası da normal değil. Normal bir ülkede, seçilmiş bir kişilik, kendi çıkardığı kanun olmasa bile, bir kanunu herkesin gözünün önünde böyle çiğnemeye cesaret edemezdi.
Çünkü bilirdi ki günler boyunca bu haber televizyonlarda tekrarlanır, gazetelerde manşetlerden inmez! Seçmenine rezil olduğu gibi bir de istifa etmek zorunda kalacağı için bir seçilmiş kişilik bunu yapmayı aklından dahi geçiremezdi. Ama gördünüz işte, bu ülkede bunların hiçbiri olmuyor.
Gazetelerde bu haber, önemsiz bir ayrıntıymış gibi tek sütundan ibaret kaldı.
Halk adına hükümetleri denetlemek durumunda olan medya işini doğru yapmadığı için Sağlık Bakanı o koltuğu ısıtmaya devam edecek.
Başbakan ve Sağlık Bakanı, kendi çıkardıkları kanunları deldiği için ülkenin halkı da bunun çarelerini araştırıp bulacak tabii.
Artık “konsültan hekim” uygulaması geçerli olduğuna göre her şey eski düzenine kısa sürede dönecek.
İstediğiniz hocaya bir “bıçak parası” vererek, onu konsültan hekim tayin edebilirsiniz. O da öğrencilerinden biri ameliyat yapıyormuş gibi göstererek, sizi üniversite hastanesinde ameliyat edebilir. Herkes kazanır: Ameliyatınızın parasını SGK öder, “konsültan hoca” ameliyat yapıp para kazanmaya devam eder, konsültan hocaya paravan olan hekim performans primi alır vs.
Böylece kanun, sadece işini yürütmeyi bilmeyen sıradan ve parasız vatandaşlar için geçerli olur.
Kimseye hesap vermeyen bir diktatör
DÜN gazetelerde küçücük bir haber olarak yer almıştı, ben tekrarlayayım: ABD Başkanı Obama, yeni kabinesine Dışişleri Bakanı olarak Senatör John Kerry’yi atamaya karar vermiş.
Obama aslında ABD’nin Birleşmiş Milletler temsilcisi Susan Rice’ı bakan yapmak istiyordu ama senatoda çoğunluğu elinde bulunduran Cumhuriyetçiler, Libya’daki elçilik baskınından sonra yaptığı açıklamalar nedeniyle onu istemiyor.
Rice, bütün bu gelişmeler üzerine Başkan’ı zor durumda bırakmamak için bakanlık adaylığından çekildi. Böylece bir aksilik olmazsa Başkan, dışişleri bakanı olarak senatoya Kerry’yi önerecek ve yeni bakan Kerry olacak.
Amerikalılar bu işleri bilmiyorlar tabii. Hesapta başkanlık sisteminin en iyi işlediği ülke diye gösteriliyorlar ama dünyadan haberleri yok.
Bakın AKP’nin anayasa değişikliği kabul edilirse, “Türk usulü başkanlık sistemi” nasıl işleyecek:
Başkan, canı kimi isterse onu bakan olarak atayacak. Meclis’e bununla ilgili bir hesap vermesi de gerekmiyor. Başkan, eğer isterse Meclis’i feshedebilecek de.
Meclis eğer Başkan’ın beğenmediği ve veto ettiği bir kanun çıkarmakta ısrar ederse beşte üç çoğunluk bulmak zorunda. Bu çoğunluğu bulamazsa Meclis yasa yapamaz hale geliyor.
Ama ne gam! Başkan, canının istediği her konuda kanun gücünde kararnameler yayımlayabilir, ülkeyi bir Meclis’e ihtiyaç duymadan istediği gibi yönetebilir.
Eski tartışmaları hatırlarsınız. Başkanlık sisteminin Türkiye için daha iyi bir sistem olduğunu söyleyen AKP sözcüleri bütün örneklerini Amerika’dan veriyorlardı.
“Amerika bu sistemle gelişti, Türkiye’de böylece gelişir” diyorlardı.
Ama şapkadan çıkardıkları anayasa değişikliği önerisinin başkanlık sistemi ile uzak–yakın alakası yok. Başkanlık sistemi çok sert bir güçler ayrılığı ilkesi üzerinde çalışır, AKP’nin önerisinde tam tersine bütün yetki Başkan’a veriliyor.
Bakın Amerikan sisteminde bir bakanın seçimi bile nasıl gerçekleşiyor? Başkan, senatonun onayını almadan bakan bile atayamıyor. Kanun gücünde kararname yayımlama yetkisi ise zaten yok.
AKP’nin önerisi, bir faşist düzenin kimseye hesap vermeyen diktatörünü yaratmak ister gibi!