Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Yanlış politikanın doğal sonucu

TURİZMİ geliştirmek için 70 kişilik Rus tur operatörü grubu getirip, onları da kaçak içkiyle zehirlemek “dünyanın en büyük aptallıkları” diye bir yarışma varsa orada finale kalacak nitelikte bir iştir.

Bu yazının yazıldığı saatte 3 tur operatörü ölmüştü, biri kör olmuştu, 7’si yoğun bakımda bulunuyordu.
Böylece Türkiye’nin en iyi turizm müşterileri olan Ruslar şimdi gazetelerinde bu haberleri okuyorlar, televizyonlarında seyrediyorlar. Ne büyük reklam!
Kaçak içki ile mücadele belli ki son derece hafife alınıyor. Kim bilir belki de “Madem içiyorlar, çatlayana kadar içip ölsünler” diye de düşünülüyor olabilir!
Bu olay meydana geleli üç gün oluyor ama gazetelere sorumluların yakalandığına ilişkin bir bilgi de yansımış değil.
Bodrum gibi bir yerde birileri kaçak içki üretip teknelere, otellere, eğlence yerlerine pazarlayabiliyor ama yakalanan hâlâ yok. Bu arada yaptıkları marifeti başka yerlere dağıtmayı başarıp başaramadıklarını da bilmiyoruz!
Kaçak içki meselesinin bu boyutlara gelmesinin en önemli nedeni hükümetin, alkollü içki ile mücadelede izlediği yöntemin hatalı olmasıdır.
Toplumu alkolün zararlı etkilerinden korumak için hükümetin tek yaptığı şey yasaklamak ya da vergilerle fiyatların yükselmesini sağlamak.
Her iki yöntem de hayatın gerçekleri, ekonominin kuralları ile bağdaşmıyor.
Fiyatlar yükseldikçe kaçakçılık artıyor, kaçak içki üretimi de teşvik edilmiş oluyor.
Bununla mücadelede polisiye yöntemler de belli ki yetersiz kalıyor.
Türkiye gibi bir turizm ülkesinde hükümetin bu konuya bir çözüm bulamamış olması ise sadece “Boşver, içen riskine katlansın” düşüncesinden kaynaklanıyor olmalı.

AKP’nin niyeti ‘uzlaşmak’ değil

BİRÇOK kişi MHP’nin barajın altında kalmasını, yeni TBMM’nin yapacağı belirtilen anayasa için sakıncalı buluyor.
MHP’nin temsil edilmediği bir meclisin yapacağı anayasanın “eksik katılım nedeniyle” toplumda kabulünün zor olacağı söyleniyor.
Ayrıca bazı başka yorumlar da var: AKP, CHP, MHP ve BDP’nin temsil edildiği bir meclisin seçmenlerin yüzde doksanından fazlasını temsil edeceği için anayasa yapmaya daha muktedir olacağı da söyleniyor.
Bütün bu tartışmaları tebessümle izliyorum.
Çünkü şu anda iktidarda bulunan ve seçimde de yine tek başına iktidar olacağı anlaşılan partinin “yeni anayasayı uzlaşarak yapmak” gibi bir derdi yok.
Tek derdi var: Hiçbir uzlaşmaya yanaşmadan, Anayasa’yı istediği gibi değiştirebilecek bir çoğunluğa erişmek. Hiç olmazsa kendi yapacağı bir anayasayı referanduma götürebilecek çoğunluğu elde etmek.
Yeni anayasayı yaparken toplumun bütün kesimlerini kapsayacak bir uzlaşmaya yanaşmayacakları, daha en başından belli.
Bundan önceki Anayasa değişikliğinde ne yaptılarsa yine onu yapmak istiyorlar. Uzlaşmak değil, kavga etmek, gerekirse referandumda bazı havuçlar göstererek “yetmez ama evetçilere” oynamak istiyorlar.
Öyle yapılacak bir anayasa, TBMM’deki temsil oranı ne olursa olsun, toplumdaki tüm eğilimleri yansıtacak, sık sık anayasa değişikliği yapmayı önleyecek bir girişim olamaz.
Bunun olması için önce iktidar partisinin kafasını değiştirmesi gerekiyor. Uzlaşma kültürüne sahip olması, azınlığı çoğunluğa ezdirmeyecek bir demokratik bilinç geliştirmiş olması gerekiyor.