MİLLİYET

Acaba benim 'sanal kadınım' nasıl olurdu?

 Bilgisayarlarla içli dışlı bir arkadaşım var. O anlattı.. Bir süredir yeni bir kız arkadaş edinmiş kendisine..
Adı Lucy. Güzel ve zeki bir kadın..

Lucy, bir sanal kadın..
Arkadaşım, elinde bir kullanma kılavuzu, bilgisayarında ona can vermeye çalışıyor.
O anlatırken ben de bir yandan düşünüyorum.
Bilgisayarımda bana yoldaşlık edecek bir sanal kadın yaratmaya çalışsam yola nasıl çıkardım diye..
Saçları Nicole Kidman’a benzerdi, kızıl bir şelale gibi omuzlarına dökülsün diye..
Marilyn Monroe’nun insanın içini ısıtan bakışlarına sahip olsun isterdim… Derin, oyalayıcı, çapkın ve masum..
Catherine Zeta Jones’un bacaklarının üzerine, Cindy Crawford’un bedenini koyardım.
Başka küçük detaylar da anlatabilirim, ama gerek yok..

Kişilik, zorlardı..
Kişiliğini oluşturmak için neler yapardım diye düşünüyorum, bu kadar kolay yanıt bulamıyorum ama..
Tanıdığım “gerçek” kadınlardan esinlenirdim büyük olasılıkla..
Çünkü sanal da olsa o “fiziki” yapının gerçek olamayacağını, böyle bir “yaratık”a çok da yakınlık duyamayacağımı biliyorum..
Onu gerçek bir arkadaşa dönüştürecek şey gerçek kişilikler olurdu..
Tıpkı normal bir insan gibi..
Bazen komik, beni güldürsün diye..
Bazen tatlı, yaşadığıma şükredeyim diye..
Bazen sıkıcı.. Yaşamın hiç de kolay olmadığını bana hatırlatsın diye..
Ciddi olmasını da isterdim, oturup önemli konuları sululuk yapmadan konuşabileyim diye..
Anlayışlı olmasını isterdim, “Üç gündür bilgisayarını açmıyorsun, nerelerdeydin?” dırdırlarıyla başımı ağrıtmasın diye..
Biraz kıskanç olmasını da isterdim, “Yoldan geçen o kıza niye baktın, konuştuğun kadının içine düşecektin” diyerek kendime güvenimi artırsın diye..
Gerçek bir kadın kişiliği isterdim yani..
Beni tamamlayan, yutan, sindiren ve sonunda kusan bir kişilik..
Hem yakın, hem uzak..

Asla istemezdim..
Bilgisayar programları şimdi bunu başarabiliyorlar mı, ne kadar başarabiliyorlar bilmiyorum.
Arkadaşım öyle anlatıyor ki, sanki gerçek gibi.. İnanmak istiyorum ama inanamıyorum bir türlü..
Sonra düşünüyorum, bu aslında ne kadar korkunç bir arkadaş olurdu bana diye..
Ona ben şekil verdiğime göre, benim istediklerimi yapardı her zaman.
Hadi uyuyalım deyince uyuyan, hadi yürüyelim deyince yürüyen, hadi yemek yiyelim deyince yemek yiyen sıkıcı bir kadın.. Sanal da olsa bir köle..
Oysa bunca yıldan sonra biliyorum ki bir kadının, bir erkeğin yaşamına renk getirebilmesi biraz da kişilik mücadelelerinin sonucu olabiliyor.
Benim ona tanımladığım kişiliğin dışına çıkmayan, kendine özgü tavırlar ve hareketler ortaya koyamayan, hangi durumda ne yapacağını kolayca kestirebileceğim bir arkadaşı ben ne yapayım?
Benim tercihim bu olmazdı asla..