Arap Kaymakam, Sakallı Eşref, Cumhuriyet
Eski Mısır’da öldükten sonra tanrıların karşısına hesap vermek için çıkanlar, önce işlemedikleri günahların bir listesini yaparlarmış. Bu yöntemin, o insanın sağlığında neler yaptığının daha iyi ortaya çıkmasını sağladığına inanılırmış.
Dün sabah evimin penceresinden sokakta yürüyüş yapan Cumhuriyet Bayramı çocuklarını izlerken bunu düşündüm.
Acaba, bugün Cumhuriyetimizin geldiği noktanın bizi tatmin etmiyor olmasının nedeni, 1923 Türkiyesini, 1923’ün Ekim ayına giden yıllardaki toplumsal ve siyasal ortamı yeterince değerlendirmemiş olmamız mı?
Neler yapıl(ma)dı?
Bir tarihsel dönemi tanımlamak için sadece o dönemde nelerin yapılmış olduğunu anlatmak yetmiyor.
Nelerin yapılamadığına, neleri yapmanın o gün için olanaksız olduğuna da bakmak zorundayız. Tıpkı eski Mısırlılar gibi…
Ve en önemlisi: Büyük bir tarihi dönüşümün gerçekleştiği bu döneme damgasını vuran, tek tek bireylerin ruhuna hakim olan duygu neydi? Bunu bilmeliyiz.
Okumaya meraklı bir halk olmadığımız su götürmez. Aynı şekilde yazma konusunda da derin bir isteksizliğimiz var.
Yurtdışına gittiğimde, kitapevlerinin ‘biyografi – otobiyografi’ raflarını hep büyük bir kıskançlıkla karıştırırım.
Resmi belgelere yansımayan gerçek bir tarihin tanığı olan insanların yazdıkları anıların, bazen ciltler dolusu tarih kitabından daha öğretici olduğunu düşünürüm.
Bizde nedense kimse anılarını yazmaya cesaret edemez. Ya vakit bulamaz, ya önemsemez, ya da yaşadıklarını kendisiyle birlikte mezara götürmeyi tercih eder.
Bu yüzden de resmi tarih ile yaşanan, elle tutulabilen tarih arasındaki bağı kurmakta zorlanırız.
Okuduklarımız kupkuru bir anlatı olarak kalır, ete kemiğe bürünüp gözümüzün önünde canlanmaz.
Hafta sonunda zorunlu grip istirahatim sırasında Orhan Koloğlu’nun “Arap Kaymakam-Libya’ya Başbakan olan Türk Kaymakamın Öyküsü” isimli kitabını okudum.
‘Puzzle’ın kayıp parçaları…
Kitap Koloğlu’nun babası ‘Arap Kaymakam’ Sadulluh Bey ile dedesi telgrafçı Sakallı Eşref’in anılarını bir roman akıcılığıyla tarihi bir perspektif içine oturtuyor.
Arap Kaymakam, bugün Libya sınırları içinde kalan Derne doğumlu. Sakallı Eşref ise İstanbul’lu.
Koskoca bir imparatorluğu önüne katıp savuran savaş rüzgarlarının yollarını birleştirdiği iki insanın gerçek hikayesi, aynı zamanda Cumhuriyet’in kuruluşuna giden günlerin de gayri resmi tanığı…
Balkan Savaşı ile başlayan büyük bozgunu takip eden günlerde bütün ümidini ve kendine güvenini yitirmiş bir ulusun nasıl yeniden kendi ayakları üzerine dikildiğinin öyküsü…
Tarih, anılarda saklı…
Bir avuç asker ve sivil bürokratın, imparatorluğun küllerinden yepyeni bir Cumhuriyet yaratma yolunda giriştikleri fedakar mücadelenin fotoğrafı…
Bu anıları okuyunca insan, Cumhuriyet’in ne anlam ifade ettiğini daha iyi anlıyor.
Dün pencereden yürüyüşlerini seyrettiğim çocukların hiçbiri bunu bilmiyor.
Çünkü resmi tarih eğitimimiz için önemli olan sadece isimler, tarihler, yerler…
Büyük dönüşümün arkasında nasıl bir ruh olduğunu çocuklarımıza anlatamıyoruz.
Bu yüzden çocuklarımızın çoğu için Cumhuriyet Bayramı, okulun tatil olduğu bir günden daha ötede anlam taşımıyor.