Dün Amerikan tanklarının Bağdat sokaklarındaki “gezinti” görüntülerini izlerken çelişkili duygular içindeydim.
Üzüldüm. Bir diktatörün yönetiminde de olsa, bağımsız bir ülkenin yabancı işgale bu kadar kolay teslim olmasına…
Ama teslimin bu kadar kolay gerçekleşmiş olmasına da bir yandan seviniyordum.
Artık Bağdat halkının tepesine bombalar yağmayacak, masum insanlar acı çekmeyecek diye..
Beklenen milis direnişinin tahmin edilenden daha güçsüz olmasına da sevindim. Kurunun yanında bir hiç uğruna yaş da yanmayacak diye..
Aslına bakarsanız Irak rejiminin düşüşünün, bu kadar kolay olacağını da en başından tahmin ediyordum. Savaşın bir aydan uzun sürmeyeceğine iddiaya bile girmiştim.
Bu filmi görmüştük..
Yıllardır acımasız bir faşist diktatörün pençesinde inim inim inleyen bir halkın, diktatörü savunmak için kendi yaşamını tehlikeye atmayacağını biliyordum.
Örneklerini tarihte sıkça gördüğümüz gibi.. Mussolini’nin ayağından asılışını, Çavuşesku’nun idamını, Miloşeviç’in kaçırılışını ve daha onlarca örneğini gördüğümüz gibi..
Bağdat’ta büyük bir direniş bekleyen, Türk televizyonlarının emekli asker yorumcularını yanıltan da bu gerçeği ihmal etmeleri oldu diye düşünüyorum.
Klasik bir askeri işgal harekâtı yerine, küçük ama hızlı bir gücün yaratacağı şokla Saddam’ın devrileceğini düşünen Rumsfeld’i haklı çıkaran şey de bu oldu..
Fütursuzluk artarsa..
Şu an için dünyayı bekleyen asıl tehlikenin, Amerikan ve İngiliz yönetimlerinin, bu başarının verdiği güçle iyice fütursuzlaşmaları olduğuna inanıyorum.
Savaşın başka ülkelere de yayılması ve “Irak’a özgürlük” hareketinin dünyanın yeniden paylaşımına dönüşmesi tehlikesinden söz ediyorum.
Irak örneğinin, başka bağımsız ülkelerde de tekrarlanması tehlikesine karşı tüm dünyanın uyanık olması gerekiyor.
Şimdi tüm dünyanın ilgisini ve dikkatini vereceği asıl konu Irak’ta gerçek bir demokrasinin kurulmasını sağlamak olmalı.
Diktatörlere ders olsun
Irak’ta kurulacak gerçek bir demokrasi ve zengin doğal kaynaklarıyla Irak halkına mutluluk ile refah getirecek yeni bir düzen..
Olanların tüm diktatörlere gerçek bir ders niteliğinde olması için bunun gerçekleştirilmesi gerekiyor.
Diktatörlükler altında seslerini çıkaramayan halkların Irak örneğinden cesaret almaları gerekiyor.
Ve Ortadoğu’da gerçek bir barış ortamı aranıyorsa, Şaron yönetiminin saldırganlığına dur denilmesi, Filistin halkının kendi ülkesinde esaretten kurtarılması gerekiyor.