İlginç bir kitap okudum. Hayatımı değiştirmedi. Ama yine de bu kitabı sevdim.
Kitap “Elektra Kadınlar” adını taşıyor. Mitolojide babasının intikamını almak için kardeşiyle bir olup annesi ve âşığını öldüren Elektra…
Her kadının içinde, derinlerde bir yerlerde yaşamaya devam ettiğini de modern psikolojiden biliyoruz.
Annesine âşık olan Oidipus kadar ünlü olmaması sadece Elektra’nın kadın olmasıyla açıklanabilir diye düşünüyorum. Erkekler dünyasında bir kadın kahramanın, psikolojik karşıtı bir erkek kahraman kadar dillere düşmemiş olması yadırganmamalı…
Eros tehlikelidir!
Pek objektif bir insan sayılmam. Önyargılarım da vardır, sevdiğim insanlarla sevmediğim insanları da ayırmasını iyi bilirim. Bu kitabı sevmiş olmamda bunun da rolü olduğunu söylemeliyim:
“Elektra Kadınlar”ı bir süre Milliyet’te birlikte çalıştığımız Devrim Sevimay yazmış. Kitabın fotoğraflarını da Yurttaş Tümer çekmiş. O da halen Milliyet’te birlikte çalıştığım bir arkadaşım.
“Eros, bencil ve baskıcıdır. Agape ise Eros’un karşısına dikiliveren bir iyilik meleği. Her aşkta Eros ile Agape’nin dengesi şarttır. Salt Agape’nin varlığı ilişkiyi bir kardeşliğe dönüştürür ve insanın kendini aşma nefsini körletir. Tek başına Eros da zararlıdır. Çünkü onun ağır basması demek sevecenliğin, hoşgörünün hafife alınması demektir. Elektra, Agape ve Eros dengesini yitirmiş bir kadındır. Sevmekle, bağışlayamamak arasına sıkışmış, yaşamak için öç alma planları yapan bir kadın… Ne Madam Bovary kadar hayalperest, ne de Anna Karenina gibi aşkın peşinden ölüme gidebilendir” diye anlatıyor Devrim…
39 terk edilmiş kadın
Kitap “aşk acısı” çeken 39 “terk edilmiş” kadının iç dünyalarına sokuyor bizi… Kitapta öyküleri anlatılan kadınların duygu dengelerini bozan, sarsan ve yıkıp geçen travma “aşk acısı”ndan başka bir şey değildir.
Ortak noktaları “erkeklere maruz kalmak” olan 39 kadından sonuncusu “beşinci mevsime” ulaşmayı başaran tek kadındır…
Simyacı’daki gibi kendi yaşam menkıbesine ulaşır ve kendi menkıbesini yaşayanlara karşı da hayat her zaman cömerttir.
“Ama bir şeyi biz ve de sadece biz bildik. Ömrümüz boyunca birbirimizden bile saklayacağımız bir sırrı… Hem bu sırrı hem de neye benzediğini birlikte öğrenmeye çalıştık. Her şey yalan tek gerçeği: Biz sevdik…” diye anlatır 39. kadın ve yaşamın sırrını çözecek şifreyi verir: “Her şey için af diliyorum. Ve her şeyi affettim.”
‘Siz olsanız ne söylerdiniz?’
Bunun çok kolay ulaşılabilecek bir nokta olmadığını görüyorum.
Yaşamının belki de en güzel döneminde çok sevdiğini bildiği ve çok sevildiğini düşündüğü erkek tarafından terk ediliveren bir kadın bu noktaya kolay gelebilir mi?
Sanmıyorum.
Bunu test etmek de o kadar zor değil. Şu soruyu sormamızı öneriyor Devrim: “Şimdi karşınızda olsaydı ona neler söylemek isterdiniz?”