Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Aynadan şiddet görüntüleri yansıyordu

  Siyasette başarısız mı oldunuz, hırsızlık yaparken mi yakalandınız, çevirdiğiniz dolaplar gazetelerde yayınlanmaya mı başladı? Çözüm çok kolay: Türk medyasını suçlamak.
Bu eğilimin yayılmasında mesleki kıskançlık ve başarısızlıklarını, medyaya yönelik ‘etik’ eleştirileri arkasına saklayan bazı gazetecilerin de rolü oldu elbette.

Şimdi son moda şu: Amerikan medyası son olaylarda çok sorumlu davranmış. Şiddet görüntülerini, olayın kurbanlarını göstermemeye özel önem göstermiş. Türk medyası şiddet görüntülerine çok yer veriyor ve sorumsuz denmek isteniyor.

Film gibi izledik…
Hayatımın yarısından fazlasını bu meslek içinde geçirdim. Bu süreç içinde birçok yabancı gazeteci ile tanıştım, yabancı basın kuruluşu ile birlikte çalıştım. Onları da bizim kadar tanıyorum. Kamuoyunda yaratılan bu son dalgaya karşı bazı şeyleri söylemeye hakkım olduğunu sanıyorum.
Önce şiddet görüntülerinin gösterilmesi konusu: Uçakların ikiz kulelere yaptığı dalışlar, meydana gelen büyük patlama, kırılan camlar, yüksek katlardan atlayıp boşlukta uçan insanlar, toz bulutlarının önünde korku ile kaçışan insanlar demek ki ‘şiddet görüntüsü’ sayılmıyor.
Şiddet, bu olayda, eylemin bizatihi kendisidir ve bu da televizyonlardan Amerika’da da canlı olarak yayımlandı.
Bu görüntülerin hem olay günü, hem de ertesinde defalarca tekrarlandığına, bir film çekiliyormuşçasına değişik açılardaki kameralardan çeşitli yönlerinin gösterildiğine de dikkatinizi çekmek istiyorum.

Var olsa yayınlanırdı
Olayın kurbanlarının televizyon ve gazetelerde gösterilmemesi: Biraz Demirelvari bir yanıt olacak ama bir Amerikan gazetesinin yöneticisi muhtemelen şu yanıtı verecekti: Elimde kurbanların görüntüsü vardı da ben mi yayımlamadım?
Söz konusu eylem öyle bir yıkıma neden oldu ki, hiçbir kamera, hiçbir gazeteci olay yerinde bulunamadı. Olanlar da şu anda kayıp listelerinde.. Pentagon ise yasak bir askeri bölge. Körfez Depremi’nde onca yıkım görüntüsü içinde, Gölcük’te donanmada meydana gelen yıkım görüntüsü hatırlıyor musunuz? Aynı durum..

İsteyene örnek…
Amerikan medyasının şiddet görüntülerine ‘etik kurallar gereği’ yer vermediğini iddia edenlerin hafızalarını tazeleyelim:
Halepçe’de Saddam’ın kimyasal silahlarla öldürdüğü yüzlerce masum insanın sokaklara dağılmış cesetlerinin görüntüleri nerede yayımlandı?
Oklahoma’da bombalanan binadan itfaiyecilerin kucağında çıkarılan çocuk kurbanların fotoğraflarını kim yayımladı?
Ya da O.J. Simpson’un karısının cinayet mahallinde çekilmiş kanlı fotoğrafları?
Kenya’da yıkılan büyükelçilik binasındaki kurbanların, ceset çıkarma çalışmalarını nereden izledik?
Daha dün, Afganistan’da bir kadının idam edilişinin görüntüleri hangi televizyonlarda yayımlandı?
İran’da vinçlere asılan muhaliflerin ipte sallanan görüntülerini kim elde etti?
Patlayan IRA bombalarının ardından kanlar içinde yerde yatan insanların görüntüleri neydi? Örneklerle bütün bu gazetenin sayfalarını doldurabilirim.

Bu bir görev…
Gazetecinin görevi topluma bir ayna tutmaktır. Çoğu zaman bu aynadan yansıyan görüntüler, bizim de hoşuna gitmez ama işimiz aynayı tutmaya devam etmektir, hoşumuza gitmeyeni saklamak değil!
Bu aynadan yansıyan görüntüler aynı zamanda toplumun haber alma hakkının ta kendisidir. Yaşanan dehşetin büyüklüğünü göstermek, şiddete temelde karşı olan Milliyet gibi yayın organlarının bile vazgeçemeyeceği bir görevdir. Bu dehşetin büyüklüğü, toplumun o şiddetin kaynağı ve nedenleri hakkında düşünmesini, bilinçlenmesini, soru sormasını sağlar. Bizim de işimiz zaten bunu sağlamaktır.
Peki Türk medyasının eleştirilecek yönü, eksikleri yok mu? Var elbette, bunu toplumumuzdaki kurumlar içinde kendi kendine yapmayı tek başaranın da Türk medyası olduğunu lütfen aklınızdan çıkarmayın.