İstiklal Marşı’nın şairi Mehmet Akif Ersoy, Japonlara hayrandı. Japonların, kendi ulusal gelenek ve dinlerinden fedakârlık etmeden gelişmeyi, sanayileşmeyi ve bilimde ilerlemeyi başarmış olmalarını gıptayla izler, Türkiye’nin de böyle bir yolda olması gerektiğini savunurdu.
Japonlar için şunu da söylemişti: “Müslüman olmaları için sadece tevhid eksik / Ahde vefa, sadakat, namus onlarda..”
Bülent Arınç’ın Japonya gezisinde kırdığı potla ilgili haberleri okurken Mehmet Akif’i hatırladım, rahmetle andım..
Bugünkü politikacıların, Mehmet Akif’in zarafetine bir türlü ulaşamamış olmalarına hayıflandım.
Kuşkusuz bu bir ‘gaf’
TBMM Başkanı Bülent Arınç duygusal bir insan. Bunu biliyoruz.. Birçok törende duygulanarak ağladığını ve esasen de duygularını kontrol etme ihtiyacını hiç hissetmediğini gördük…
Japonya gezisi sırasında gittiği Tokyo Camii’nde de belli ki çok duygulanmış ve Anadolu Ajansı’nın haberine göre aynen şunları söylemiş: “Umarım Japonlar İslamı tanıdıkça, bu camiye gelip ibadet edenleri gördükçe, hak dinine intisap edeceklerdir.”
Dünkü Milliyet’in manşetinde de yer alan bu konuşmanın diplomatik bir “gaf” olduğuna hiç kuşku yok.
Bir devlet adamının, resmen ziyaret ettiği bir yabancı ülkenin geleneklerine, alışkanlıklarına, dinine, toplumsal ve siyasal düzenine “saygılı” olması beklenir.
Onun “misyonu” iki ülke arasındaki ilişkileri geliştirmek, halkları yakınlaştırmaktır.
Modern çağın devlet adamlarının, Ortaçağ’ın Cizvit papazları gibi hareket etmemesi gerekir.
‘Ağır’ kimlik
Bülent Arınç, laik bir ülkenin Meclis Başkanı kimliğini taşıyor.
Bu, görevini yerine getirirken her türlü dini mülahazadan da uzak olmasını gerektiren bir unvan.
Kendisiyle başbaşa kaldığında dini inançlarının gereklerini yerine getirmesinde elbette hiçbir sakınca yok.
Bu, kişinin kendisiyle, Tanrı arasındaki çok özel bir ilişkidir.
Bu özel durumun, kamu görevinin yerine getirilmesi sırasında ortaya çıkması, ortaya çıkmakla da kalmayıp üzerine özel bir vurgu yapılması sadece “acemilik”le açıklanabilir mi?
Yoksa bu bilinçaltının, duygusal bir ortamda kendiliğinden ortaya çıkması mıdır?
Kuşkular artıyor
AKP iktidara geldiğinden beri cumhuriyetin laiklik ilkesinin titizlikle korunması gerektiğine inanan çevrelerde belirgin bir kuşku var..
Kuşku, şimdi AKP içinde yönetici durumunda olan birçok kişinin geçmişte laik cumhuriyet hakkında yaptıkları konuşmalarla beslendi.
Birçok AKP yöneticisi ve hatta bizzat Başbakan, bu kuşkunun yersiz olduğunu, AKP’nin içinden çıktığı siyasi görüşün değil, bir muhafazakâr merkez partisi olan DP’nin devamı olduğunu defalarca söyledi.
Biraz daha dikkat
Kişisel olarak AKP’nin siyasi düşüncelerini paylaşmamakla birlikte, bu konuda söylenenlerin samimi olduğunu düşünüyorum.
Ama bazı AKP’lilerin bu hassasiyete özen göstermediği de bir gerçek..
Bugün Japonya’da, Japonlara “İslamiyeti tebliğ” görevine soyunanların, yarın “nüfusunun yüzde 99’u Müslüman bir ülkede” yaşayanların tüm hayatlarını dinin kurallarına göre düzenlemelerini “tebliğ” etmeye yeltenmeyeceğinin garantisi nedir?
Bu tür tavırlar, gelişme sancıları çeken demokrasimizin ihtiyaç duyduğu “karşılıklı güven”i zedeliyor.