Çocuklarımızın hayal kurması 'hayal oldu'
Elazığ’ın Palu İlçesi’nin Kaymakamı İrfan Demiröz ilginç bir anket yapmış.
Doğan Haber Ajansı muhabirleri Şahismail Gezici ve Mustafa Devrim’in haberine göre öğrencilere sorulan soru şu: “Görünmez biri olsaydınız, ne yapardınız?”
Kaymakam Demiröz “Anket sonuçları, gençlerimizin nelerden, nasıl etkilendiklerinin yanı sıra, eğitim sistemimizin düzeyi ve yeterliliği hakkında da ipuçları veriyor” diyor.
Kaymakam Demiröz bence çok doğru bir iş yapmış. Sonuçlarından kendimize dersler çıkarmamız gereken önemli bir iş…
1601 öğrenci arasında yapılan anket çalışmasının sonuçlarına bir göz atalım önce..
Miniklerin derdi ekonomi
Öğrencilerin yüzde 25’i, görünmez oldukları taktirde “zenginden alıp yoksula vermek” eylemini yerine getireceklermiş.
Yüzde 70’i ekonomiyi düzeltecek, okul, hastane gibi hayır işleri yapacak, çevreyi güzelleştirecek, dünyaya barış getirecek ve doğal afetlerde insanlara yardım edeceklermiş.
Yüzde beşlik bir öğrenci grubu da Amerika’dan teknoloji çalmak, ABD Başkanı’nı tutuklamak ve petrol alanlarını yok etmek istediğini söylemiş.
Anketin nasıl bir yöntemle yapıldığı haberde belirtilmiyor. Bence bunun o kadar önemi de yok. Sonuçta çocuklardan bir “hayal kurmaları” istenmiş ve çocuklar ne yazık ki “hayal dahi kuramamışlar”..
Bence bu anketin verdiği en önemli ve acı sonuç bu.. Çocuklarımız hayal kuramıyor!
Kitap okuyan yok
Bunun üzerine birçok şey söyleyebiliriz. Eğitim sistemimizin yetersizlikleri, televizyonun olumsuz etkileri vs.. Ama bence en önemlisi şu: Çocuklarımız kitap okumuyor. Hayal dünyalarını geliştirecek, soyut düşünme yeteneklerini arttıracak en önemli şeyden yoksunlar.
Denebilir ki Palu fakir bir yer, çocukların kitaba ulaşmaları zor ve bu sonuç çok normal.. Ama eminim ki Palu’da küçük de olsa bir kütüphane vardır ve burada hiç olmazsa Jules Verne’in kitapları bulunur. O yoksa bile ilginç ansiklopediler, insanın hayal gücünü harekete geçirecek başka kitaplar mutlaka vardır..
Hırsız olma düşü!
“Zenginden alıp fakire verme” ve “ABD’den teknoloji çalma” gibi birbirinden bağımsız gibi duran iki sonuç da aslında birbiriyle ilintili..
İkisinin de temeli aynı: Sahip olmadığın, sahip olmayı hak etmek için hiçbir şey yapmadığın bir şeyleri alıp birilerine vermek..
Amaç ne kadar “Robin Hoodvari” bir “kutsal amaç” da olsa gerçek bu.. Çocuklar “hırsız” olmayı hayal ediyorlar.. Ama zenginden alıp fakire vererek, ama ABD’den “teknoloji” çalarak..
Bir de şunu görüyorum bu sonuçta: Zenginlik, Türkiye’de birçok kişi için “haksız kazanılmış servet”le neredeyse aynı anlamı taşıyor. Birçok kişi zenginlerin bu servetlerini çalışıp, kazanarak hak etmediklerini düşünüyor. Böyle düşündükleri için de “onlardan alıp fakirlere vermek” meşru bir hak gibi görülüyor.
Büyüklerin ‘eseri’
Büyük çoğunluğun verdiği yanıtlarda yer alan “ekonomiyi düzeltmek, çevreyi güzelleştirmek, muhtaçlara yardım etmek” gibi konular da belli ki Türkiye’de sadece bir “hayal” konusu olarak görülüyor, çocuklarımız tarafından.
Çocuklarımız, çok çalışırlarsa ekonomiyi düzeltebileceklerini, çalışarak kazandıklarının bir bölümüyle muhtaçlara yardım edebileceklerini, kendileri bilinçli olurlarsa çevreyi koruyabileceklerini düşünemiyorlar. Onlar için bunu yapmak ancak bir hayal kahramanı olmakla mümkün..
Çocuklarımızın, çocukça hayaller kurabilecekleri bir ülke yaratmayı başaramamanın sorumlusu ise elbette biz büyükleriz.. Siyasetçisi, gazetecisi, mimarı, mühendisi, zengini, fakiri ile biz büyükler!