Dün Milliyet yazı işleri için mutlu bir gündü. Yazı işleri Müdürü arkadaşımız Cenk Öz ile eşi Sevgim’in bir oğlan çocukları oldu. Öğle tatilinde cümbür cemaat hastaneyi doldurduk. Hastanenin, büyük bir camla ziyaretçilerden ayrılmış “bebek odası”nın içi kızlı-oğlanlı ona yakın bebekle doluydu.
Minicik eller, minicik ayaklar, nasıl bir yere geldiklerini anlayamadıkları için ekşimiş minik yüzleriyle bir sürü bebek..
İnsanın içinden aralarına dalmak ve hepsini öpüp – koklamak geliyordu ama buna elbette izin verilmiyor.
Şaka gibi!
O bebeklere bakarken sabah okuduğum bir haber aklımdan geçiyordu. Dünkü Radikal’de yayımlanan Ahmet Şık’ın bir haberi..
Şevket Gasgar isimli vatandaşımız, Ağrı – Tutak’ın, Hırbesorg Köyü’nde 1966 yılında dünyaya gelmiş.
Babası çocuğuna Deral adını vermek istemiş. Nüfus memuru “Böyle isim koyamazsın, yeğenim benim adımla büyüsün adı Şevket olsun” demiş. Gasgar’ın babası nüfus memurunun şaka yaptığını sanmış. O yıllarda Türkiye’nin pek çok yerinde olduğu gibi nüfus cüzdanı, çocuk okula başlayana kadar alınmadığı için olay yıllar sonra anlaşılmış.
Kriter ne?
Deral adını alacakken Şevket olarak büyüyen çocuğun 25 Temmuz 2003’te bir oğlu olmuş. Babasının kendisine koyamadığı ismi kendi çocuğuna vermek istemiş. 5 Ağustos’ta Küçükçekmece Nüfus Müdürlüğü’ne gidilmiş ve çocuğun ismi Deral olarak nüfusa kaydedilmek istenmiş.
Aradan geçen 37 yılda Türkiye’nin doğusunda da, batısında da hiçbir şeyin değişmediğini o zaman anlamışlar. Nüfus müdürü “bu ismin konulamayacağını” söyleyerek isteklerini kabul etmemiş. Çocuğa mecburen Eyüp adını koymuşlar.
Baba Şevket Gasgar şimdi mahkemeye giderek bu hatanın düzeltilmesi için çalışacağını söylüyor.
Deral ismini “yabancı bir kelime” diyerek kabul etmeyen nüfus müdürünün ismi Casim!
Tıpkı çocuğa verilen Eyüp adı gibi, Casim adı da Arapça.. Ve daha ilginci Deral adı da Arapça..
Arapça bir kelimenin yasak, diğer iki kelimenin serbest olmasını anlamak kolay değil elbette.. (Meraklıları için: Deral bir sahabe adı, Casim ise “ulu – büyük” anlamına geliyor.)
Şefket değil Şevket!
Komiklik bununla da kalmıyor, nüfus müdürlüğünün babaya yazdığı resmi yazıda babanın Şevket olan ismi de Şefket olarak yazılmış.
Babanın doğum yeri Hırbesorg’un (“Kırmızı harabe” anlamına geliyormuş) ismi, ülkedeki Ermenice yer adları değiştirilirken yıllar önce değişikliğe uğramış.
Yerine bulunan “Türkçe” isim Ahmetabat! Duyunca insan Hindistan ya da Pakistan’da bir yer ismi olduğunu zannediyor..
Bildiğimiz kadarıyla Türkiye’de insanlar çocuklarına isim koyarken sadece “genel ahlak kurallarıyla” sınırlılar. İsteyen çocuğuna Türkçe, isteyen Kürtçe, isteyen Arapça isim koyabiliyor. Hatta hangi dilde olduğunu anlamanın zor olduğu, ebeveynlerin isimlerinin ilk heceleri birleştirilerek yaratılan isimler bile verilebiliyor.
Uygulamayı görelim
Nitekim dün arkadaşlarımızın konuştuğu Adalet Bakanı Cemil Çiçek de isteyenin çocuğuna istediği ismi vermesinde yasal bir engel bulunmadığını söylüyor.
“Yasaları değiştirmek önemli değil, uygulamayı görelim” diyen Avrupa Birliği çevrelerinin ne kadar haklı olduğunu gösteren küçük bir örnek daha..
Dün bebek odasında tatlı bir huzursuzlukla kıpırdanıp duran bebekleri işte böyle bir ülke bekliyor.. Doğuyla batının, yasayla uygulamanın arasına sıkışmış bir ülke..