MİLLİYET

Aydın Örs'ün Türkiye'ye hatırlattığı şey

  Sporla yakından ilgilenmeyenlerin dikkatini çekmiş midir bilmiyorum, ama Basketbol Milli Takımı Başantrenörü Aydın Örs’ün görevinden istifasını sanırım sporseverlerin büyük bölümü benim gibi üzüntüyle okumuş olmalı.

Aydın Örs, spor çevrelerinde çok rastladığımızın tersine ortaya hep “ben.. ben” diye çıkmayan mütevazı kişiliğiyle Türk basketbolunun bence en önemli simasıydı.
O dönemde “Basketbol’un UEFA Kupası” diye tanımlayabileceğimiz Koraç Kupası’nı Milano’da Stefanel’i ezerek kazanan Efes Pilsen takımının başında da o vardı. Milli Takım, Avrupa ikincisi olurken de… Efes Pilsen Avrupa kupalarında Final Four oynarken de takımın koçu yine Aydın Örs’tü..
Bugünkü Türk basketbolunun yıldızlarının yetişmesindeki emekleri, belki de bu başarılarının hepsinden daha önemliydi..

‘Gereğini yerine getirdim’
Milano’daki Stefanel maçının sonrasında müthiş bir bozuk para yağmuru altında kupayı havaya kaldırdıktan üç beş dakika sonra kendisiyle konuşma olanağım olmuştu. Hepimiz sevinç içinde yerimizde zıplarken bile o soğukkanlılığını koruyor ve kalıcı hale getirilemeyen başarıların gerçek başarılar olmayacağını söylüyordu.
Aydın Örs’ün istifasını açıklarken kullandığı bir cümle dikkatimi çekti:
“Bu kararla, hedefini yakalayamayan bir ekibin teknik sorumlusu olarak, gereğini yerine getirdiğime inanıyorum.”
Örs’ün sözünü ettiği hedef 2004 Atina Olimpiyatları’na katılma şansının son Avrupa Şampiyonası’ndaki iki yenilgi nedeniyle kaçırılmış olmasıydı.
Aslına bakarsanız basketbol, takım oyunları içinde sürprizlere en az açık oyundur.
Biz Avrupa Şampiyonası’nda iki takıma yenildik. Birisi Yunanistan’dı.. Dünyada ABD’den sonra basketbola en çok para harcanan ülkenin milli takımına yenildik. Avrupa’da futboldan daha çok basketbolun konuşulduğu tek ülke Yunanistan.. 1987’deki Avrupa Şampiyonluğu’ndan beri istikrarlı bir basketbol ekolü oluşturduklarını söylemek de mümkün..
Yeni adıyla Sırbistan Karadağ, eski adıyla Yugoslavya ise Avrupa basketbolunun en önemli ülkesi.. Son Avrupa ve Dünya şampiyonluklarını bu takım kazandı. Ülkede neredeyse “yerden basketbolcu fışkırıyor”. Dünyanın önemli liglerinde Yugoslav formasyonundan gelen basketbolcular hayranlıkla izleniyor.
Ve basketbol, hakemlerin mesela futboldakinden daha çok sonuçlar üzerinde etkili olabildiği bir spor.

Sorumluluğu üstlenmek
Örs başarısızlık için bu son derece geçerli olan mazeretlerin hiçbirinin arkasına saklanmadı. Daha üstün bir performans göstermelerini beklediğimiz oyuncuların hiçbirini suçlamadı. Kendisine yakışır bir tevazuyla sorumluluğu üstüne aldı ve görevinden ayrıldı.
Bunu insanların koltuklarına sanki tutkalla yapıştığı, başarısızlığın hep başkalarının üzerine atılabildiği, demagoji yeteneğinin bilgiden daha önemli sayıldığı bir ülkede yaptı.
Kararına üzülmekle birlikte kendisini sırf bu nedenle kutluyorum.
Bizlere çok rastlamadığımız bir tavrın Türkiye’de de konulabileceğini hatırlattığı için..

Bir hayalim var…
Türkiye’de basketbolun gerçekten gelişmesini istiyorsak, basketbolun da tıpkı futbol gibi özerk bir federasyonla yönetilmesi lazım. Maç hasılatı ve naklen yayın gelirlerinin artırılması ise üç büyük kulübün ilgisinin basketbola çekilebilmesi ile mümkün.
Aydın Örs’ü bir süre dinlendikten sonra Fenerbahçe’de basketbolun başında hayal ediyorum. Yeni yeteneklerin bulunup geliştirilmesi için oluşturulacak büyük bir altyapının ve basketbol takımlarının tek sorumlusu olarak…
Fenerbahçe olmazsa Beşiktaş ya da Galatasaray olsun..
Bu üçü olmadan basketbolda kalıcı bir başarıya ulaşabileceğimize kişisel olarak inanmıyorum.