Erken seçim tarihinin belli olmasından bu yana en çok karşılaştığım soru şu: Kim kazanacak? Ve başka sorular: Yeni Türkiye’nin şansı var mı? Kemal Derviş aradığı birleşmeyi sağlayabilecek mi? AKP gerçekten birinci parti mi? Araştırmalar ne diyor?
Başka mesleklerde de böyle bir durum oluyor mu, bilemiyorum. Ama insanlar genellikle gazetecilerin yazdıklarından çok daha fazlasını bildiklerini zannediyorlar.
Böyle bir şey yok elbette. Öğrendiklerimizin hepsi gazetede yayımlanıyor, yayımlanmayanlar ise dedikodudan öteye bir anlam taşımayan ayrıntılar ve doğrulanmasına imkân olmayan bilgiler oluyor.
Bugün için ortada duran tek çıplak gerçek AKP’nin birinci parti olduğu… Araştırmalara bakacak olursanız, AKP’nin de geçmişteki Refah başarısından çok daha öteye taşınacak bir başarıyı yakalayamayacağını da söylemek mümkün. Ancak yine de AKP seçimden sonra, ya iktidarın büyük ortağı olacak ya da ana muhalefet partisi…
Aynı çatı altında…
Bugünkü tabloyu çarpıcı biçimde değiştirecek tek bir durum söz konusu olabilir: O da DSP, CHP ve Yeni Türkiye’nin aynı çatı altında seçime girmesi!
Kemal Derviş’in bu büyük rüyası gerçekleşebildiği takdirde uzun yıllar sonra koalisyonsuz bir hükümetin kuruluşuna bile tanık olabiliriz.
Peki bu gerçekleşebilir mi?
Yanıtım birçok kişiyi memnun etmeyecek, bunu biliyorum: Hiç sanmıyorum!
Kemal Derviş ne kadar çaba gösterirse göstersin, YTP bu işbirliğine ne kadar hevesli olursa olsun böyle bir ittifakın gerçekleşmesinin önünde çok ciddi iki engel var: Bülent Ecevit ve Deniz Baykal.
Gerçekler ortada
Ecevitler, böyle bir işbirliğine inanıyor olsalardı zaten en başından bugünkü YTP parçalanmasına izin vermezlerdi.
Öte yandan Deniz Baykal, geçen seçimlerde barajın altına düşürdüğü partisinin bu kez barajın üzerinde kalacağından emin. Şansı yaver giderse seçimden sonra kurulacak bir koalisyon hükümetinde kilit rol de oynayabilir ve yeniden Başbakan Yardımcısı bile olabilir.
Bu Baykal’a yetecek bir tablodur.
Baykal bugünkü siyasi pozisyonu gereği ne liderlikten vazgeçebilir ne de kendi çatısı altında böyle bir ittifakın oluşması için yapması gereken özveride bulunabilir.
Siyasete gerçekçi bir bakışla yaklaşacak olursak tablo şu: Baykal, muhalefette kalmanın da avantajıyla barajı geçebilecek bir partinin lideri. Kendisine ittifak kurmak için yaklaşan Derviş ve arkadaşlarının böyle bir sıfatı yok.
Derviş’in yeri neresi?
YTP eski partilerinden aynı nedenlerle istifa edenlerin kurduğu bir parti ama homojen bir bütün de değil.
İsmail Cem partinin genel başkanı ama bu çok başlı bir tablonun ortaya çıkmasına da engel olmuş değil. YTP hareketine sempati duyanların önemli bir bölümü bile hâlâ Derviş’in nasıl hareket edeceğini gözlüyor. Kamuoyunda yankı yaratacak ve kitlelerin dikkatini bu partiye çekecek gürültülü bir katılımın hâlâ gerçekleşmemiş olmasının nedeni de bu.
Böyle bir siyasi hareketin uzun süre yürütülmesi mümkün olamaz. YTP er ya da geç bu tür bir iç hesaplaşma yapmak zorunda ve kendi iç hesaplaşmasını tamamlamadan gerçek bir partiye dönüşmesi de mümkün değil.
Kemal Derviş, partiye katılımını geciktirdiği sürece bu belirsizlik sürecek.
Derviş, gerçekten bir büyük uzlaşma arıyorsa önce kendi durduğu yeri iyice belirlemek zorunda…