MİLLİYET

Devletin zirvesi 'dağınıklık' kaldırmaz

 Dünkü Milliyet’te Fikret Bila, ABD’deki bazı uzmanların Türkiye ile ilgili değerlendirmelerinin yer aldığı bir tutanaktan bazı bölümleri yayımladı.
ABD Milli Savunma Akademisi Öğretim Üyesi Judith Yaphe’nin değerlendirmesine dikkatinizi çekmek istiyorum.

Özetle şöyle diyor: “Türkiye tehlike algılaması konusunda artık homojen değil; dahası sistemin stratejik düşünme mekanizması zayıf ve gittikçe parçalanıyor. … Bu dağınıklık hem iyi hem kötü. İyi, çünkü farklı sesler, farklı algılamalar söz konusu; kötü, çünkü bizler, Türkiye dediğimizde bu konuda ne düşünüyor sorusuna açık ve net yanıt alamıyoruz. Artık tek Türkiye yok. Hükümetin Irak konusundaki kırmızı çizgileri birer birer yok oldu.”
Judith Yaphe’nin bir “yabancı göz” olarak yaptığı bu değerlendirme, elbette kendi kişisel gözlemlerinden kaynaklanıyor olmalı..
Ama burada yaşayan ve günlük siyasi gelişmeleri düzenli olarak takip edenler açısından da bu “tespit” bir “buluş” sayılmamalı.
Evet, Türkiye’de bir süredir devletin çeşitli organları arasında önemli konularda ciddi görüş ayrılıkları var ve bu durum bütün olarak bakıldığında Türkiye’nin bir “politikasızlık” çemberi içine girdiğini gösteriyor.
Önyargılar artık aşılmalı
Bir demokraside, elbette her kesimin sorunlar karşısında aynı şekilde düşünmesini ve tavır almasını beklemek mümkün değil.
Bu demokrasinin doğasında var.
Ama bu farklılıkların anayasal süreçler içinde giderilmesi ve herkesin savunacağı ve uygulayacağı bir ortak devlet politikasının oluşturulmasının gerekliliği de çok açık.
Bu görüntünün en temel nedeni bizim ulusal kültürümüzde yatıyor olmalı.
Farklı fikirleri, demokratik bir ortamda, karşı görüş sahiplerinin de doğru şeyler söylüyor olabileceklerini akıldan çıkarmadan tartışabilmek gerekiyor.
Bunun için önyargılardan uzaklaşmak, peşin hükümlerden kaçınmak, kısacası daha önceden ezberlenmiş rolleri tekrarlar duruma düşmemek lazım.
Dönem kritik, zaman az
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, devletin milli güvenlik siyasetinin tayini, tespiti ve uygulanması ile ilgili konuların Milli Güvenlik Kurulu’nda görüşülmesini ve hükümetin bu konuyla ilgili kararları değerlendirmesini öngörüyor.
Ve Türkiye Cumhuriyeti’nin, bu süreç sonunda oluşmuş bir “milli güvenlik siyaseti belgesi” de var..
Ancak yabancı uzmanların da kolaylıkla fark edebildiği gibi bugün Türkiye’nin zirvesine hâkim olan görüntü dağınıklıktan başka bir şey de değil.
Bu noktada görev Cumhurbaşkanı’na düşüyor.
Anayasamızın 104. maddesi çok açık: “Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetmek” Cumhurbaşkanı’nın görevi..
Cumhurbaşkanı, son derece kritik siyasi oluşumların ardı ardına meydana geldiği böyle bir dönemde artık daha çok inisiyatif almalı ve devlet organları arasında dağınıklık görüntüsü veren görüş ayrılıkları varsa, bunları giderecek çalışmaları bir an önce başlatmalıdır.