Ekonomi bugün düzeliyor.. Ya yarın?
Enflasyon düşüyor. Önümüzdeki birkaç ay içinde enflasyonun Türkiye’de de tek haneli rakamlara düşeceğini söylemek için falcı olmak gerekmiyor.. İhracatımız artıyor. Üç dört sene önce hayalini dahi kuramayacağımız bir düzeye geldik ve daha büyük hedefler peşinde koşuyoruz.. Merkez Bankası’nın kasalarından adeta döviz fışkırıyor..
Bunlar gazetelerin ekonomi sayfalarını takip eden her okuyucunun bildiği gerçekler.. Moral düzeltici, “iyi haberler”…
Bugün bu iyi haberleri bir kenara bırakıp, biraz moralinizi bozabilirim. Peşinen söyleyeyim..
Juan Enriquez, Harvard Üniversitesi İşletme Fakültesi’nin Yaşambilim Projesi’nin yöneticisi.. “Gelecek Peşinizde” isimli kitabı, Eczacıbaşı tarafından geçenlerde yayımlandı. (Türkçesi Sıla Okur.)
Enriquez, kitabında şöyle bir şey yazmış: “Gelişmekte olan bir ülke enflasyonu düşürebilir.. Yolsuzlukları azaltabilir.. Bütçelerde kısıntıya gidebilir.. Özelleştirme yapabilir..”
Sanki Türkiye’den söz ediyor gibi geldi size de, değil mi? Devamını da okuyalım:
“Ama yine de zenginleşemeyebilir! Çünkü bilgi değil, yalnızca mal üretiyordur.”
Bilgi üretiyor muyuz?
Enriquez, sadece bilgiye sahip olan ve bilgiyi yeniden üretebilen toplumların gelişebileceğini, ticarete hâkim olabileceğini ve vatandaşlarını refah içinde yaşatabileceğini savunuyor.
Enriquez, Meksikalı olduğu için örneklerini genellikle bu ülke için yazmış. Ama siz aşağıdaki parçayı okurken Meksika yerine Türkiye yazarsanız, çok da hata etmiş olmazsınız..
“Meksika, yirmi yıl içinde ileri teknoloji ihraç oranını üç katına çıkarmış. Meksika’da ihraç edilen otomobillerin, bilgisayarların ve elektronik eşyaların çoğunluğu ABD sınırına yakın maquiladora adı verilen fason üretim fabrikalarında monte edilir. Ve gerek ulusal, gerekse bölgesel katma değerleri düşüktür. Çünkü Meksika çok az bilgi üretmektedir. Belki de bu yüzden 1999 yılında GE’nin genel müdürü, Meksika’da GE için çalışan 15 bin fabrika işçisinin toplamından daha çok para kazandı. Bu yüzden Meksikalılar, Brezilyalılar, Arjantinliler, Şilililer, Afrikalılar ve Hintliler ekonomilerini defalarca yeniden yapılandırıyorlar. Ama yine de yoksul kalıp, umutsuz bir geleceğe doğru ilerliyorlar. Çünkü üretip sattıkları bilgi miktarı çok az..”
Tek yol, eğitim!
Tıpkı Türkiye gibi.. İhracatımız içinde 20 yıl önce tarımsal ürünler en büyük paya sahipken, bugün daha çok otomobil, buzdolabı, TV gibi ileri teknoloji ürünleri ihraç ediyoruz..
Bu sonucu elde edebilmek için çok çalıştık. Sıkıntı çektik. Paramızı defalarca devalüe etmek zorunda kaldık. Bunu yapmak zorundaydık çünkü giderek üretkenliğini – verimliliğini artıran Batı’yla ticaretimizi başka türlü sürdüremezdik. Önümüzdeki tek seçenek emek gücümüzü giderek ucuzlayan fiyatlarla dünyaya satabilmekti. Çünkü bilgi üretemedik, kendi teknolojimizi geliştiremedik..
Bugün ekonomik göstergelere bakıp seviniyoruz ama bunu ne kadar sürdürebileceğimizden de hiçbirimiz emin değiliz..
Çünkü bunu, böylece sürdürebilmenin bir tek yolu var: Halkın daha çok sıkıntı çekmesi, paranın devalüe edilmesi, işgücünün fiyatının düşmesi..
Bu çıkmaz döngüden kurtulabilmenin bir tek yolu var..
O da eğitimden geçiyor.
Çocuklarımızı daha iyi eğitmek, ekonomimizi bilgi üretir ve bilgi satar şekilde yeniden yapılandırmayı başarabilmek gerekiyor. Her sokakta bir Kuran kursu açarak, üniversitede bilimin özgürce yapılmasını engelleyen şartları ortadan kaldırmayarak bunu başaramayız.
Ekonomiyi düzeltiyoruz diye sevinmeden önce kafalarımızı değiştirmemiz gerekiyor.
Bundan önce bildiğimiz gibi yaşamaya devam edersek, belki bugünü kurtarabiliriz ama geleceğimizi asla…