Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Trabzon ve Mersin: Bir elmanın iki yarısı

 Nevruz kutlamaları sırasında Mersin’de “bayrak yırtma – yakma” provokasyonu, öyle görünüyor ki ilk önemli sonucunu Trabzon’da aldı.
Şurası bir gerçek: Türk ve Kürt şovenizminin bir tek hedefi var. Toplumun özgürleşme, demokratikleşme ve uzlaşma isteğini bastırmak..

Her iki taraf da biliyor ki, Türkiye özgür demokratik dünyanın bir parçası olmayı başardığı gün kendilerine bu toplumda yer kalmayacak.
Giderek marjinalleşecekler ve işlevlerini tamamen yitirecekler.
Mersin’deki provokasyonda da, toplumun durduk yerde bir “bayrak” gerilimine sokulmasında da onların parmağı var.
Bu nedenle Mersin’deki provokasyonu unutarak, Trabzon’u anlamaya çalışmak mümkün değil.
İkisi birbirinin ikiz kardeşi ve biri olmadan diğeri de olamıyor.

Algı, gerçek oldu
Trabzon’da PKK ile hiçbir ilgisi olmayan, tamamen başka bir siyasi görüşün temsilcisi olan beş gencin bildiri dağıtmalarının bir linç girişimine dönüşmesi, bilinçli olarak yaratılan bu gerilimin ne yönde kullanılabileceğini gösteriyor.
Trabzon’da cep telefonu mesajlarıyla ve sorumsuz bazı yerel televizyonların altyazılarıyla kışkırtılan insanların bu ruh durumuna nasıl hazır hale getirildiklerini de iyi anlamak zorundayız.
Sıradan insanlar için “algı” gerçeğin ta kendisidir.
Mersin’deki ve Trabzon’daki provokatörler bunu gayet iyi biliyor olmalılar.
Öyle bir “algı” yarattılar ki, işinde gücünde normal günlük yaşamlarını sürdüren insanları bile cinayetle sonuçlanabilecek bir toplumsal histerinin esiri haline getirmeyi başardılar.

Şovenlerin ‘işi’
Tıpkı yıllar önce Sivas’ta yaratılana benzer bir durum bu..
Sivas’takilerin şansı yoktu, yanarak ve dumandan boğularak öldüler, Trabzon’dakiler şanslıydı, polis aracına bindirilerek kaçırılabildiler..
Hermann Hesse’ye göre, ulusların ve ırkların, başka ulus ve ırklara karşı duydukları kin ve nefret, onlardan üstün olduklarını düşünmelerinden değil, tam tersine güvensizlik ve güçsüzlüklerinden kaynaklanır.
Bugün her iki taraftaki şovenlerin yaratmak istedikleri de budur: Türkiye’nin insanlarını birbirlerine karşı güvensiz kılmak..
Bu güvensizliğin beslediği nefreti kullanarak güçlenmek ve silinmekte oldukları politik sahneye tekrar dönebilmek..

Bu filmi gördük
Ve işin daha acısı Türkiye’de bu oyuna kolayca gelenler arasında sadece sıradan insanlar değil, ülkenin okumuş yazmış aydın insanları da var.
Ve bu oyunu herkesten önce görmek ve bozmak zorunda olan devlet güçleri, linç edilmek istenenleri mahkemeye çıkarırken, korkunç bir cinayetle sonuçlanabilecek kışkırtmanın faillerini görmezden geliyor, onların izini bile sürmüyor.
Ayrımcı, yasakçı ve toplumsal çatışmalardan beslenen bir zihniyet, Türkiye’ye yeniden egemen olmak istiyor.
Tıpkı 12 Eylül öncesindeki günler gibi.. Tıpkı ayrılıkçı terörden 30 bin vatandaşımızın hayatını kaybettiği günlerdeki gibi..
Tekrar o günlere dönmek istemediğimizi haykırmanın zamanıdır!