MİLLİYET

'Eski aşk paslanmaz!'

 Ben görmedim ama görmem de şart değil.. Atasözünde öğütlendiğinin aksine çok gezenin değil, çok okuyanın bildiğine inanırım. Bunu da bir yerde okumuş, not etmiştim. Virginia Üniversitesi’nde bir güneş saati varmış. Üzerinde de şöyle bir yazı:

“Zaman, bekleyenler için çok yavaş, korkanlar için çok hızlı, yas tutanlar için çok uzun, sevinenler için çok kısadır. Ama sevenler için sonsuzluktur. Saatler uçar, çiçekler solar, yeni günler, yeni yollar geçer gider, aşk kalır..”
Bugünün anlam ve önemine binaen siz de okuyun istedim bu sözü..
Daha önce Simon Vouet’nin bir resminden söz eden bir yazı yazmıştım. Tablo “Umut, Aşk ve Güzellik’in yendiği Zaman” adını taşıyor. Bu tablonun bir kopyası o yazıyı yazdığım günlerde bir okuyucum tarafından çerçevetilmiş olarak bana gönderilmişti. O günden beri de masamın arkasındaki duvarda asılı duruyor.
17. Yüzyıl Paris’inin en beğenilen ressamlarından biri Vouet.. Onun klasikleşmiş Barok üslubu resme ilahi bir hava da katıyor.
Kişisel düşüncem aşkın en büyük düşmanının zaman olduğunu savunan geleneksel görüşün pek de doğru olmadığı yolunda..
Zaten bu tabloyu beğenmemin, güneş saati üzerindeki sözü hep hatırlamamın nedeni de bu.

Aşk insanı genç tutar
Aşkın olgunluk dönemine erişmiş insanlar için gelip geçici bir heves olmadığını, bir kere kavuştuktan sonra aşk tutkusunun eriyip gitmeyeceğini söyleyen sözlere de bu nedenle meraklıyım.
Bir Yunan atasözü not etmişim mesela: “Seven kalp daima gençtir” diyor..
Bir de şu var not defterimde:
“Aşk su çiçeği gibidir, hayatta bir kere yakalanırsınız ve ne kadar geç yakalanırsanız o kadar zor geçer.” Bunu da kim olduğunu bilmediğim H. W. Shaw söylemiş, Bernard Shaw ile karıştırmayın ama..
Bir de Alman atasözü: “Eski aşk paslanmaz!”
Sanırım gençlik aşkları ile olgunluk aşkları arasındaki en önemli fark ilkinin gençliğin doğasına uygun olarak kendini hızla tüketebiliyor olmasında..
Belki de gençlik aşklarına başka bir isim uydurmalıyız diye düşünüyorum.
O zaman aşkın ömrü üç yıldır, yok hayır beş yıldır gibi saçma bir tartışmayı sürdürmemiz de gerekmezdi herhalde..

Cennetten ateş çalmak
Öte yandan çelişkili gibi görünebilir ama aşkın insanın gerçekte genç kalmasını sağlayan bir duygu olduğunu da düşünenlerdenim.
Yaşama bağlanmayı, her sabah yeni bir heyecanla uyanmayı, karşılaşılan her iyi şeyi sanki ilk kez görüyormuşçasına heyecanlanmayı sağlar..
Bunun için Arthur Ving Pinero’nun sözünü not etmişim: “Derinden sevenler asla yaşlanmaz.. Yaşlılıktan ölebilirler ama genç ölürler..”
Âşık olan insanın kendisini cennette yaşıyormuş sanması da büyük ölçüde bu heyecanın varlığından kaynaklanıyor her halde..
Delphine de Girardin şöyle söylemiş:
“Sizi seven birini sevmek, size hayran olan birine hayranlık duymak, yani gözdenin gözdesi olmak insanoğlunun mutluluk sınırını aşar; bu cennetten ateşi çalmak demektir.”
Ve Bernanos’tan bir alıntı: “Cehennem Madame, artık sevmemektir!”
Bu sevgililer gününde daha fazla bir şeyler söylememe bilmiyorum gerek var mı?
Bugünü sevdiği bir insanla paylaşabilenlere ne mutlu..