mar Bankası’ndan hortumlanan 7,5 katrilyon liranın tahsili amacıyla Uzan Ailesi’nin bütün malvarlığına el konuldu.
Böylece kamuoyunda “hortum yasası” olarak bilinen yasanın uygulandığına da ilk kez tanık oluyoruz.
TMSF tarafından yapılan açıklamaya göre Uzanlara ait şirketlere el konulmasının amacı bu paranın tahsilini sağlayabilmek.
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in dün yaptıkları açıklamalar uygulamanın yakın bir gelecekte öteki batık banka patronlarına da yaygınlaştırılabileceğini ortaya koyuyor.
Bilindiği gibi bu kanun, batık banka sahiplerinin borçlarını ödemekten kaçınmaları ya da kamu alacağının tahsilinin mal kaçırmalar yoluyla imkânsız hale getirildiği durumlarda uygulanıyor.
Batan, ‘yaşıyor’
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun açıklamaları bugüne kadar bankalardan hortumlanan paranın 11 milyar dolar düzeyinde olduğunu ortaya koyuyor.
Yine aynı kurumların açıklamalarına göre yapılabilen tahsilat ise ancak 1 milyar dolar civarında.
TMSF’nin yaptığı projeksiyona göre 2018 yılına kadar bu paranın ancak 8 milyar dolarlık kısmı tahsil edilmiş olacak.
Bugüne kadar hortumlanan paraların tahsili için ciddi bir çaba gösterilmediğini düşünüyorum.
Batık banka patronlarının bugün sürdürdükleri yaşantı, bankaları batmadan önceki yaşantılarından hiç de farklı değil.
Hepsi işlerinin başında, yalılarında, köşklerinde oturmaya devam ediyorlar, eskiden sürdürdüklerine benzer lüks bir yaşamı sürdürebiliyorlar.
Bu nedenle bu paranın hızlı tahsili sadece ekonomik açıdan değil, toplumsal vicdanın rahatlaması açısından da gerekiyor.
Yine yük olmasın
Son derece zor koşullar altında hayatta kalabilme mücadelesi veren emeklilere yapılan üç kuruşluk zammın bile IMF programının uygulanmasında ne kadar büyük engeller çıkardığını biliyoruz.
Güngör Uras dün Milliyet’te yayımlanan yazısında Uzanların mallarına el konulmasının ardından ortaya çıkabilecek bir tehlikeye dikkatleri çekiyor.
Bu da, hepsi zaten zarar eden şirketlerin bu zararlarının da kamu hazinesine ek bir yük olarak binmesi olasılığıdır.
Sahipleri tarafından soyuldukları için batan bankaların zamanında elden çıkarılamamış olmasının ya da tamamen kapatılmamış olmasının hazineye yüklediğine benzer bir ek yükten söz ediliyor.
Burada görev TMSF’ye ve onun şirketlerin başına atadığı kayyumlara düşüyor.
Mümkün olabilecek en kısa süre içinde bu şirketlerin değerini ödeyebilecek kişilere satılması, satış mümkün olamıyorsa da şirketlerin hiç olmazsa ilk aşamada zarar etmesinin önlenmesi, zarar engellenemiyorsa da şirketlerin tasfiye edilmesi gerekiyor.
İki tehlike var
Uzanlar bu şirketlerini, İmar Bankası’ndan kendilerine aktardıkları kaynakla ayakta tutabiliyorlardı. Şimdi bu şirketleri ayakta tutabilmenin yolu kamu kaynaklarının bu şirketlere aktarılması olarak görülmemelidir.
Öte yandan bir diğer tehlike de Uzanlara ait televizyonların ve gazetenin devletin kaynaklarıyla hükümet propagandası için kullanılması olasılığıdır.
Buna izin vermemek herkesten önce bu kurumların başına atanan kayyumlara düşen bir sorumluluk.
Televizyonların ve gazetelerin kamu kaynaklarına muhtaç olmadan kendi ayaklarının üzerinde durabilmelerinin sağlanması ve en kısa sürede bu kuruluşları almaya istekli kişi ya da gruplara satılması gerekiyor.
Ve bu uygulama sadece Uzan Grubu ile sınırlı kalmamalı.
Bugüne kadar hortumladıklarını geri ödemek için hiçbir anlaşmaya yanaşmayanlara da benzer bir uygulama yapılmalıdır.