Kimin söylediğini bilmediğim ama duyar duymaz bir küçük kağıda not edip “sermaye olur” diye sakladığım, şöyle bir söz var:
“Bir adamın bir kadını ömür boyu sevmesindense, bir şairin beş dakika sevmesi daha iyidir..”
Bunu söyleyen şayet bir kadın değilse, büyük bir olasılıkla bir erkek şair olmalı.
Ve muhtemelen de “ayran gönüllü” bir erkek şair…
Kadınlarla düzenli ve sürekli bir ilişki sürdürmekte başarısız olan, sık sık sevgili değiştiren, yaşam ve kadınlar karşısındaki bu başarısızlığını “özlü sözlerle” örtmeye çalışan bir şair!
Elbette sözü söyleyenin bir kadın olması olasılığını da bütünüyle gözardı etmemek gerek.. Belki bir “uzman” görüşü.. Yılların tecrübesinden gücünü alan bir uzmanlık!
Ama yine de benim son yıllarda artık canımı fazlasıyla sıkmaya başlayan sağ duyum, “bu bir şair sözü olmalı” diyor..
Çapkın piyano, playboy gitar
Şair ve müzisyen arkadaşlarım oldu.
Onların bu özellikleriyle kadınları nasıl etkileyebildiklerini biliyorum.
Ben söylesem kadınların kolayca gülüp geçeceği hatta bir olasılık belki hiç duymayacakları bir sözün, bir betimlemenin, bir şairin ağzından çıktığında nasıl “nümayişle” karşılandığını biliyorum.
Müzisyenler de öyle… Tam zamanında ele alınıp “iki kere tıngırdatılan” bir gitarın ne büyük işler başardığını gözlerimle gördüm..
Dün Ali Kocatepe, Milliyet Cumartesi ekinde Tuğba Akyol’un sorularını yanıtlarken “gençliğimde çok çapkındım” diyordu..
Çapkın olanın Ali’den daha çok, gitarı ve piyanosu olduğunu ben biliyorum…
Bu tutmuş, bu pişirmiş, bu..
Hatta kendi aramızda bir küçük oyunumuz da vardı: Hani, küçük çocukları oyalamak için avucunu açarsınız ve “buraya bir kuş konmuş” diye anlatmaya başlarsınız, işte o oyunun Erkekçe versiyonu..
“Buraya bir kuş konmuş” evin salonunda misafirliğe gelmiş kızlar var demekti.. “Bu tutmuş”; Hıncal, kızı türlü fıkralarla güldürüp eğlendirmiş demekti.. “Bu pişirmiş”; benim dillere destan yemeklerim ve salatalarımla kızın karnının iyice doyurulması anlamına geliyordu.. “Bu yemiş”; Ali eline gitarı almış ve biz odalarımıza çekilmişiz demekti.. “Hani bana, hani bana” diyen de her yere geç kaldığı gibi evdeki eğlencelere de geç kalan bir gazeteci ağabeyimizdi ki şimdi adını yazıp aile saadetini bozmam yakışık almaz!
Seviyorum ama söyleyemem
Neyse, dedikodu bir yana gerçekten müzik aleti çalma becerisi gelişmiş erkeklerin, öteki erkeklere karşı kadınlar nezdinde önemli bir avantajları olduğunu kendi yaşamımdan biliyorum.
Öte yandan böyle bir sözün söylenmiş olmasını da tamamen bir şairin ayran gönüllülüğüne bağlamak ne kadar doğru olabilir?
Bütün yaşamını bir kadınla geçirdiği ve onu gerçekten sevdiği halde bunu o kadına anlatma becerisini gösteremeyen erkeklerin de var olduğunu biliyoruz.
Bir küçük jesti esirgeyenler..
Bir küçük jesti, bir küçük sözü, bir küçük mimiği birlikte olduğu kadından esirgeyen erkekler.. Bunu yaparlarsa erkekliklerinden ödün vereceklerini düşünenler..
Böyle bir erkekle bir ömür paylaşmış bir kadının da bir şairin bir tek sözü için gerekirse geçmişini tamamen silip atabileceğini tahmin etmek de zor değil.
Yıllanmış ilişkileri hızla çürütüp ölüme doğru sürükleyen bir durum..
‘Bonus’lar…
Oysa çok sık olmasa da yaratılacak bir romantik ortam, mırıldanacağınız bir şarkı, “gözlerindeki derin anlam” için söyleyeceğiniz bir güzel söz, hayatı sizin için de çok daha eğlenceli hale getirebilir.
Bir tür “bonus puan uygulaması” gibi yani.. Attığınız her romantik adımın, söylediğiniz her güzel sözün, kulaklarına fısıldadığınız her notanın size kazandıracağı “bonus puanlar”..
Ve hayat, bu puanlarınız ne kadar çoksa, o kadar çok yaşanılabilir hale gelir, bana inanın!
