MİLLİYET

İmam hatip sorunu çözülür, yeter ki istensin

 İmam hatip liseleri ile ilgili tartışmalarda beni en çok rahatsız eden şey şu: Bazı çevreler öyle bir tablo yaratıyorlar ki sanki bu liselerde okuyan ve mezun olan öğrencilerin tümü Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilkelerine karşı, şeriatçı fikirlerle beyni yıkanmış gençlerdir.

Bunun doğru olamayacağını biliyoruz.
Bu liselerden mezun olduğu ya da halen okuduğu halde kendini Atatürkçü olarak tanımlayan, demokrasiye inanan, şeriatçı olmayan birçok insan var.
Ancak birçok kişi sırf bu endişeyle imam hatip mezunlarının sadece dini hizmetler alanında çalışabilmelerinin sağlanmasını istiyor.
Bir an için bu görüşün doğru olduğunu varsayalım.
Bu durumda on binlerce şeriatçı imamın camilere doluşuvermesinin nelere yol açabileceğini tahmin etmek de zor değil.
Demek ki imam hatip liseleri sorunu ile ülkeye şeriat düzeni getirmek isteyenlerin niyetlerine karşı verilecek mücadeleyi birbirine karıştırmamak gerekiyor.
Sorunun özü şu: Birçok genç şu ya da bu nedenle imam hatip lisesinde okuduğu, okumak zorunda olduğu halde başka meslek dallarında yetişmek, yaşamda başka işler yapmak istiyor.
Bu talebi görmezden gelebilmek mümkün değil.
İHL’lere ihtiyaç yok, çünkü..
Öte yandan süren tartışmaların ortaya çıkardığı bir başka gerçek daha var: İmam hatip liseleri (İHL) bir süredir “meslek lisesi” olma vasıflarını kaybetmişler.
İHL mezunlarını temsil ettiği iddiasında olan bir dernek başkanının sözleri bunu açıkça ortaya koyuyor. Başkan, tartışmalar sırasında İHL mezunlarının düz liselerdeki öğrencilerle neredeyse aynı eğitimi aldıklarını, bu nedenle önlerinin kesilmesinin doğru olamayacağını söylüyordu.
Meslek liseleri, adı üzerinde orada okuyan öğrencilere bir meslek öğretmek için kurulan liseler. Bu nedenle de müfredatlarının yüzde 60’ını meslek dersleri oluşturuyor. Oysa İHL’lerde meslek derslerinin müfredat içindeki payı yüzde 40.
Demek ki İHL’leri bir meslek lisesi olarak değerlendirmek mümkün değil.
Öte yandan bildiğimiz, araştırmaların ortaya koyduğu bir gerçek daha var: Bu liselerde okuyan öğrencilerin çoğu kendi istekleriyle değil, velilerinin tercihleri nedeniyle İHL’lere gidiyorlar. Velilerin tercihini belirleyen birincil etken ise bu liselerdeki eğitimin “muhafazakâr” yönünün ağır basması.. Çocukların dini eğitiminin sağlama isteği… Ve eğitimin daha güçlü olduğuna ilişkin olarak istatistiklerin gerçeğe pek de uymadığını gösterdiği bir inanç.
Yani bu liseler bizzat öğrencileri ve velileri tarafından da bir “meslek lisesi” olarak algılanmıyor.
Bu tabloya bakınca görülen gerçek de şu: İHL’lere artık bir meslek lisesi olarak bu toplumun ihtiyacı yok. İlahiyat fakültelerini bitirenlerin bile işsiz kaldıkları bir ülkede, bu tür bir “meslek lisesi”ne ihtiyaç yok.
İki sorunun da çözümü var
Madem ki bu liseler bir meslek lisesi müfredatına sahip değil ve madem ki öğrenciler ve velileri bu okullarda okuyan çocukların imamlık dışındaki mesleklere yönelmelerini istiyorlar, çözüm de kendiliğinden ortaya çıkıyor:
İHL’ler kapatılmalı ve normal liseye dönüştürülmeli..
Bu durumda ortaya iki sorun çıkacak..
Birisi kız çocuklarını normal liselere göndermek istemeyen velilerin durumu..
Ötekisi ise çocuklarının aynı zamanda dini bilgilerle de donanmasını isteyen velilerin durumu..
İlkini çözmenin yolu zorunlu eğitimin süresinin 12 yıla çıkarılması. Milli Eğitim Bakanı’nın 23 Şubat 2004’te hükümet olarak 12 yıllık zorunlu eğitime geçmeyi hedeflediklerini söylediğini, hatta okul öncesiyle birlikte bu süreyi 15 yıla çıkarmayı düşündüklerini biliyoruz.
Çocuklarının normal eğitimlerinin yanı sıra dini eğitim de almasını isteyen velilerin ihtiyaçlarına yanıt vermek de devletin görevi olduğuna göre bu sorun seçmeli derslerle ya da seçmeli hale getirilecek ahlak ve din kültürü ders müfredatının yeniden düzenlenmesiyle giderilebilir.
Bu konuda kavgaya değil, sorunu tespit etmeye ve çözmeye odaklanmak zorundayız.