Bugün İstanbul’un fethinin 550. yıldönümü… Osmanlı Sultanı İkinci Mehmet’in tarihe “Fatih” olarak geçmesini sağlayan, “çağ değiştiren” büyük bir olayın yıldönümü…
İslam Peygamberi’nin müjdelediği büyük zaferin üzerinden 550 yıl geçti.
Birçok tarihçi bu olayın, o dönemde İslamın, Hıristiyanlık karşısındaki mutlak üstünlüğünün askeri bir zaferle tescili olduğu görüşünü paylaşıyor.
Sonu bir cihan imparatorluğu kurmaya kadar varan bir dizi askeri ve yönetsel başarının gerisindeki etkenleri elbette sadece İslama bağlamak mümkün değil. Ama bildiğimiz bir gerçek var: O dönemin İslam toplumları, bilimde, askerlikte, sağlıkta, sanatta dünyanın birçok yöresindeki toplumlardan daha ileriydi.. 
550 yıl sonra, bugün yaşadığımız gerçeklerin neredeyse tam tersi..
Tarihi konuşma
Bugün dünyanın gelişmemiş yöreleri olarak kabul edilen yerlerinde yaşamaya mahkûm edilmiş yüz milyonlarca Müslümanın, aradan geçen bu 550 yıldan çıkaracağı önemli dersler olmalı.. 
Dün Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Tahran’daki İslam Konferansı Örgütü’nün toplantısında, kişisel görüşüme göre “tarihi bir konuşma” yaptı.
Gül konuşmasında, İslam ülkelerinin artık bir “özeleştiri” yapmaları gerektiğini söyledi. 
“Uyum ve hoşgörüye dayalı bir ruhani mirasa sahibiz. Bu miras, barış, özgürlük, kalkınma ve demokrasiyi gerçekleştirme yolunda bizlere ilham vermelidir. Yenilenmiş bir vizyonla hareket etmemiz lazım. Hesap vermenin, şeffaflığın ve iyi yönetimin hâkim olduğu, temel hak ve özgürlüklerin, kadın – erkek eşitliğinin yüceltildiği ve slogan ve kör söylemlere yer olmayan bir vizyon. Kısaca öncelikle evimize çekidüzen vermeliyiz” dedi. 
‘Kimlikler’ önemli…
Gül’ün bu konuşmasını Tahran’da yapmış olması kadar, konuşmadaki muhataplarının kimlikleri de önemlidir ve bu “kimlikler”in büyük çoğunluğu anti demokratik ve bir bölümü teokratik rejimlerin temsilcileridir. Ve çoğu duyduklarından hiç de hoşnut kalmamış olmalı.. 
Nitekim Gül bu konuşmayı yaptığı sırada, Suudi Arabistan’da yayımlanan liberalleşme yanlısı gazete El Vatan’ın genel yayın yönetmeni Cemal Haşoggi görevden alınıyordu. Haşoggi bu gazetenin iki ay içinde görevden alınan ikinci yönetmeni.. Suçu da şu: Şeriat kurallarına uyulup uyulmadığını denetleyen “Ahlak Polisi”nin çalışma yöntemlerini eleştirmek, krallıkta reform yapılmasını ve açık rejimi savunmak, El Kaide’nin terörist saldırılarını ve bunu engelleyemeyen yönetimi eleştirmek.. 
Umarım yankı bulur
550 yıl önce Fatih’in değiştirdiği şeyin ne olduğuna bakmak, bugün neler yapılması gerektiğini de ortaya koyuyor.
Bizans’ın yıkılışı, hem Hıristiyanlıktaki reformun hem de toplumsal yaşamdaki büyük rönesansın, yenilenmenin, fitilini ateşledi. 
Doğu kendisini sıkıp, zaman içinde boğacak bir taassubun eline düşerken Batı, özgür düşüncenin önündeki engelleri bir bir kaldırmanın meyvelerini topladı..
Abdullah Gül, konuşmasında, “Ekonomik akılcılık eksikliği ve siyasi istikrarsızlığın devamlılığı gibi iki sorunun, yetenek ve kaynaklarımızdan tam anlamıyla yararlanmamızı engellediğini kabul etmemiz gerekir. Petrol gelirleri dahil doğal zenginliklerimiz heba oldu ve insani gelişim yerine başka konulara odaklandık. Irak bu başarısızlığın çarpıcı bir örneği oldu” dedi. 
Dilerim Abdullah Gül’ün konuşması, İslam dünyasında, içeriğindeki cesaretle orantılı bir yankı bulur..
