İstanbul’a her yıl 2 milyon turist geliyor… İstanbul’un bir ilçesinden daha büyük olmayan Prag’a giden turist sayısı yılda 3 milyon… İstanbul’a gelenin bir buçuk katı… Prag’da gezebileceğiniz kadar müze İstanbul’da da var. Tarih deseniz, fazlası var, eksiği yok. 
İstanbul gibi eski bir imparatorluk merkezi olan Londra’ya yılda 13 milyon turist gidiyor. Londra’nın bugünkü zenginliğinde bu fazladan gelen 11 milyon turistin rolünü unutmamak gerek.
Bunun bir tek nedeni var: İstanbul yeteri kadar tanınmıyor. İstanbul’un tarihi zenginlikleri, müzeleri, doğal güzellikleri bilinmiyor. Ortalama bir Batılıyı büyülemeye yetecek Doğulu karakteri konusunda kimsenin bir fikri yok. 
Tanıtım eksikliği o boyutlarda ki, güney sahillerimize deniz tatili için gelen turistleri uçaklara doldurup İstanbul’a bir iki günlüğüne getirmemiz bile mümkün olamıyor. İş için İstanbul’a gelen yabancılar bile bulundukları süreyi iki gün uzatıp bu şehri gezmeye vakit ayırmakta gönülsüz davranıyorlar. 
Bu talihi tersine çevirebilsek nelerin olabileceğini görmek için çok hayal kurmaya da gerek yok.. İstanbul’a ekstradan gelecek bir milyon turistin bu kentin otellerinde, lokantalarında, dükkânlarında bırakacakları para en kötümser hesapla bile yılda 1 milyar doların üzerinde olacak… Bunun kaç kişiye ek iş olanağı yaratacağını, üretimi ne yönde etkileyeceğini de uzmanları kolayca hesaplayabilir… 
Ancak tanıtım işi bir günde, bir yılda yapılıp bitirilebilecek bir iş değil. Bu uzun ve sabırlı bir süreç gerektiriyor.
Her şeyden önce İstanbul’un “merak edilir” bir kent haline getirilmesi gerek. Bunun için de her fırsatın iyi değerlendirilmesi şart. 
Kaderimiz değişebilir
İşte size kaçırılmak üzere olan bir fırsat öyküsü: Önümüzdeki yıl yirmi birinci kez toplanacak Dünya Felsefe Kongresi İstanbul’da yapılacak.
İlk kez 1900 yılında Paris’te toplanan bu kongre beş yılda bir düzenleniyor ve bir tür “felsefe olimpiyatı” olarak da kabul ediliyor. 21. Yüzyıl’da toplanacak ilk kongrenin Doğu ile Batı’nın birleştiği bir kentte düzenlenmesi ayrıca önem taşıyor. 
Günümüzün “medeniyetler çatışması” tartışmaları için İstanbul gerçekten ilginç bir dekor oluşturacak.
Hayırlı bir iş için…
Bu kongreye dünyanın dört bir yanından 2 ile 3 bin arası düşünür ve akademisyenin katılması bekleniyor. Katılımın artırılması tanıtım çalışmalarının düzenli yürütülebilmesi ve katılımcılara sağlanabilecek kolaylıklar ile yakından ilgili… 
Kongreye katılacak düşünürlerin çok önemli bölümü, kendi ülkelerinde olduğu kadar dünyanın her ülkesinde ne yazdıkları, ne düşündükleri, ne yaptıkları merak edilen kişiler.
Onların dönüşlerinde yazacakları izlenimler, değerlendirmeler sadece İstanbul’un değil aynı zamanda Türkiye’nin de “güzel yüzü”nü, gezmeye, öğrenmeye meraklı milyonlarca kişiye en yetkin ağızlardan anlatabilmek demek. 
Başbakanlık Tanıtma Fonu kongre için kendi bütçesinden bir pay ayırmış durumda. Ama hâlâ 250 bin dolarlık bir açık var.
Alınamayacağı en baştan belli Olimpiyatlar için yüzlerce milyon doları rüzgâr yüzünden kullanılamayacak bir stadyuma gömen Türkiye için küçük bir rakam belki… Küçük ama yine de mide bulandıran bir rakam. 
Sponsorlara çağrı…
Kongreyi organize etmeye çalışan Türkiye Felsefe Kurumu’nun yönetici ve üyeleri saygın bilim adamları… Parayla başları hoş olmayan, bu dünyanın maddi zevklerinden çok düşüncenin ve bilimin zengin ufuklarıyla uğraşmaktan haz alan değerli insanlar… 
Onlar için 250 bin dolarlık bir açığın kapatılması bile başlı başına ciddi bir sorun.
Turizm ve Kültür Bakanlıklarının, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin ve İstanbul’un tanıtımından yarar sağlayacak tüm kuruluşların onlara yardım elini uzatmaları gerek. 
Bu, İstanbul’un tanıtımı için gerçekten önemli ve tarihi bir fırsat ve hiç olmazsa bir tek kere elimize gelen bir fırsatı iyi kullanalım istiyorum.
