Bazı yabancı gazetelerde Paris’teki Kürt Enstitüsü tarafından verilen bir ilan yayımlandı.
İlanın hemen altında yer alan imzalarda birçok tanıdık “Kürt” var.. Leyla Zana, Mehdi Zana, Hatip Dicle, Orhan Doğan, Sırrı Sakık, bazı belediye başkanları, eski milletvekilleri ve bazı sanatçılar..
İlan “Türkiye’deki Kürtler Ne İstiyor?” başlığını taşıyor..
Hemen altındaki paragraflarda da ne istediklerini öğreniyoruz:
Kürtler, Basklar, Katalanlar, İskoçlar, Laponlar, Valonların sahip oldukları ve Türkiye’nin Kıbrıslı Türkler için istediği hakları istiyorlar!
Bu hakların en genel tanımıyla “özerklik” olduğunu biliyoruz.
Her şey ortada
Basklar ve Katalanlar özerkler ve kendilerine ait yerel parlamentoları var.
Kendi parlamento ve milli takımlarına sahip İskoçların istedikleri takdirde bir referandumla Büyük Britanya’dan ayrılma hakları da mevcut.
Türkiye’nin Kıbrıslı Türkler için istediklerini de biliyoruz: İki halk kendilerine ait bölgelerde yaşasınlar, kendilerine ait parlamentoları olsun, gevşek bir merkezi devlet onları dünyada ve AB’de temsil etsin..
Basit bir raslantı mı?
Bu talebin tam da 17 Aralık öncesinde, merkezi Fransa’da bulunan ve Fransa’nın en azından manevi desteğiyle ayakta kalan bir kuruluş tarafından verilen bir ilanla dile getirilmiş olmasının altında ne yatıyor?
Bu sadece basit bir rastlantı olabilir mi?
Dün ilanın altında imzası olanlardan bazıları gerçek taleplerinin bu anlamda bir “özerklik” olmadığını ve bu düşünceye katılmadıklarını da açıkladılar.
Kürt Enstitüsü ise Milliyet’e bu ilanın daha önce internet sitelerinde dört ayrı dilde yayımlandığını ve herkesin neyin altına imza attığını bildiğini açıkladı.
‘Çarpıtma’ görülecek!
Leyla Zana ve arkadaşları “Türkiye Kürtlerinin ezici bir çoğunluğu ve temsil ettiğimiz siyasi misyon, Türkiye’de Kürt sorununun çözümünde otonomi-özerklik içeren federatif çözümlerin çağımız ve günümüz koşullarına uygun olmadığını düşünmektedir” dediler.
Hasip Kaplan, Eren Keskin, Gülten Kaya gibi isimler özerklik fikrine karşı olduklarını, olayın medyanın bir çarpıtmasından ibaret olduğunu savundular.
İlanın tam metninin Türkçe çevirisini bugün Milliyet’te okuyacaksınız.
Olayın medyanın çarpıtmasından ibaret olmadığını da göreceksiniz.
Bir kez daha düşünün
Evet, metinde doğrudan doğruya “otonomi”den söz edilmiyor ama o zaman “imzacılara” şunu sormak gerekiyor:
Basklar, Katalanlar, İskoçlar, Laponlar, Güney Tirollüler ve Valonlar hangi haklara sahip ve Türkiye, Kıbrıs’taki Türkler için hangi hakları talep ediyor?
Siyasetle bu kadar içli dışlı olmuş bir imzacı gurubunun bütün bunları bilmiyor olması düşünülebilir mi?
Türkiye’de son yılarda akla gelen her şeyin yapılıp söylenip sonra da bunun suçunun medyaya yüklenmesine artık alıştık ama bu kadarının da herkesi enayi yerine koymak olduğunu düşünüyorum.
Kendilerine “Kürt aydını” diyen kişiler de kimin değirmenine su taşıdıklarını ve nasıl bir provokasyona alet olduklarını bir kez daha düşünmeliler.