Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Koalisyon liderlerine Einstein çözümü

 Kendimi Einstein gibi görmüyorum elbette… Ama yöntemlerinden yararlandığımı da söylemeliyim.

Einstein, insanların bir sorun ile karşılaştıklarında genellikle ve öncelikle “çözüm” düşünmeye başladıklarını, bu alışkanlığın da çoğu zaman çözüm bulmayı imkânsız hale getirdiğini söylüyor.
Ona göre doğru hareket yöntemi, öncelikle sorunun doğru tarif edilmesi olmalı. Eğer karşılaştığınız sorunun ne olduğunu doğru tarif edemiyorsanız, çözümünü de bulamazsınız diye düşünüyor. Bunun için de bir sorunla karşılaşıldığı zaman düşünmeye sorunun ne olduğundan başlamak gerekiyor.
Sorun doğru olarak tarif edilebilirse, hepimiz birbirine yakın normal zekâda insanlar olduğumuza göre çözüm de kendiliğinden gelecektir…

Yanıtı belli sorular
Koalisyon liderleri bir aksilik olmazsa bu hafta oturup Avrupa Birliği yolundaki sorunlarımızdan idam ve Kürtçe yayın konusunu görüşecekler.
Liderlere nasıl düşünmeleri gerektiğini söylemek belki haddim değil ama Einstein’ın yöntemini denemelerini öneriyorum.
Sorunumuz nedir? Abdullah Öcalan hakkındaki idam kararının infaz edilmesi mi? Birçok ülkede idam cezası artık kaldırıldığına göre Türkiye’de de idam cezasının kaldırılması mıdır? Türkiye’nin, Avrupa Birliği’ne üyelik görüşmelerinin önünün açılması mıdır?
Soruyu birinci haliyle sorarsak ezici çoğunluğumuzun yanıtının ne olacağı belli: Abdullah Öcalan yaptıklarının cezasını çeksin… Elbette bu ceza infaz edilmesin diye düşünenlerimiz de var.
Sorunun ikinci hali de yanıtı belli bir soru: “Zaten idam cezasını uygulamıyoruz, herkes de kaldırıyor, biz de kaldıralım” da diyebiliriz, “belli suçlarda idam cezasını muhafaza etmekte bir engel yok, belli suçlarda idam cezası verilebilsin” de..
Soruya Avrupa Birliği ile üyelik görüşmelerinin önünü açmak açısından yaklaşırsak ilk iki soruya ne yanıt vermiş olursak olalım yine ortak bir yanıtta anlaşabiliriz: Türkiye’nin AB üyelik görüşmelerinin önü açılmalı…

Herkes AB’yi istiyor
Ortak yanıt verebiliriz derken herkesin AB üyeliği ile ilgili olarak daha önce açıklanmış görüşlerinde samimi olduğu noktasından hareket ediyorum.
Şu anda Türk siyasetinin üzerinde hemfikir olduğu ender konulardan biri bu… İslamcılar da AB’yi istiyor, solcular da, sağcılar da, merkezdekiler de… Kimsenin AB dışında kalmış ve tecrit edilmiş bir ülke istediği yok. En azından böyle bir istekleri varsa da bunu çıkıp açıklıkla söyleyebilen yok.
Sorunumuz AB’ye üyelik görüşmelerinin önünü açabilmekse, Öcalan’ın idam cezasının “hiçbir şekilde affa uğramayacak bir ağırlaştırılmış müebbet hapis” cezasına dönüştürülmesinde de anlaşabiliriz diye düşünüyorum.
Aynı şey Kürtçe yayın ve öğrenim ile ilgili olarak da geçerli… Sorunumuzun doğru tarifi AB’ye üyelik görüşmelerine başlayabilmekse, ulusal bütünlüğü ve üniter devlet yapımızı zedelemeyecek bir çözümde anlaşmak mümkün.

Asıl sorun başka…
Yayın izni kime verilsin, yayını devlet mi yapsın yoksa özel yayın kuruluşları mı, Kürtçe öğrenimi nasıl düzenlensin, resmi eğitim içinde mi yapılsın, özel kurslarda mı serbest bırakılsın? Bütün bunlar ikincil nitelikte sorular. Ve bunların üzerinde zamanla anlaşabilmek, üniter devlet ve ulusal bütünlük konusundaki endişeleri giderebilecek çözümler bulabilmek mümkün.
Bence liderlerin bu hafta yapacakları zirvede tartışmaları gereken soru “idam cezası ve Kürtçe öğrenim konusu” değil, “Türkiye’nin bu yıl bitmeden Avrupa Birliği ile tam üyelik görüşmelerine başlamasının nasıl sağlanacağı” olmalı.