Bu kışkırtıcı soruyu İngiliz The Guardian gazetesinde Hugo Young ortaya attı. Kendisi de bir köşe yazarı olan Young, “Muhabirlik, gazeteciliğin temelidir. Köşe yazarlarının işiyse güvenilmez ve en genel anlamıyla düşünürsek gereksiz bir iştir” diye yazıyor..
Eskiden İngiltere’de gazetelerde “köşe yazarlığı” yokmuş. Sonra çok da eski olmayan bir geçmişte (yazar belirtmiyor ama yazının genelinden bunun son 20 – 25 yıl olduğunu çıkarsamak mümkün) gazeteler kendilerine birer tane siyaset yazan köşe yazarı edinme ihtiyacı hissetmişler ve bu giderek başka alanlara da hızla yayılmış..
Hugo Young’un belirttiğine göre bir meslektaşı bu konuda bir araştırma yapmış ve daha tamamlanmamış çalışmasında İngiltere’de 221 köşe yazarının gazetelerde çalıştığını tespit edebilmiş.. (“Bu kadar çok köşe yazarı sadece Türk gazetelerinde var” genel inanışının nasıl bir palavra olduğunu gösteren ilginç bir rakam..)
Muzip yanıtlar
Hugo Young’un bu makalesinin tam metin Türkçe çevirisi Radikal’de yayımlandı. (29 Haziran 2003.) Hakkı Devrim de köşesinde bu makalenin can alıcı iki sorusunu özetledi:
1 – Köşe yazarı kimin için yazar?
2 – Neye dayanarak yazar?
Young, yazısında bazı köşe yazarlarının bu soruya nasıl yanıtlar verdiklerini de aktarıyor. Örneğin bir ekonomi yazarı şöyle demiş: “İngiltere Merkez Bankası’ndaki üç kişi okusun bana yeter..”
İngiltere’nin en eski siyaset yazarlarından biri de şöyle yanıtlamış: “Leamington Kaplıcası’nda çalışan işi başından aşkın bir doktor için yazarım.”
Kurthan Fişek’in de kendine özgü esprili üslubuyla bir zamanlar şöyle dediğini hatırlıyorum: “Gazetenin sahibi ve genel yayın müdürü için..”
Her espride bir gerçek payı olacağını da aklımızdan çıkarmadan bu yanıtların yazarlarca yapılmış muziplikler olduğunu da söylemek gerek.
Gazeteciliğin temelinin muhabirlik olduğu tespitine itiraz edecek herhangi bir kimsenin çıkmayacağını düşünüyorum. Bizim işimiz de esasen budur: Dünyada ve ülkede olup bitenlerden okuyucuları haberdar etmek..
Televizyon hızlı ama..
Ancak “köşe yazarlığının” gereksizliği yolundaki düşüncelere katılamıyorum.
Benim düşüncem şu ki, gazetelerin değişik alanlarda köşe yazarı istihdam etmelerinin en önemli nedeni “ürünü farklılaştırmak” ve özellikle radyo ve televizyon gibi kitle haberleşme araçları ile rekabet edebilmek..
Gazetelerin radyo ve televizyonla rekabette en büyük sorununun haberin vatandaşlara ulaştırılma hızı olduğuna kuşku yok.. Canlı yayınlarla da desteklenen bu hız, birçok insana olayları gazetelerden bir gün önce öğrenme olanağı veriyor. (Elbette, akşamki haber bültenlerinde, sabah yayımlanan gazetelerdeki haberleri tekrar eden ve kaynak göstermek konusunda da son derece cimri davranan “alaturka” televizyon haberciliğimizi kastetmiyorum.)
Gerekliler çünkü…
Ancak bu hız aynı zamanda radyo ve televizyon için dezavantaj da yaratıyor. Haberler çoğu zaman kısa ve yüzeysel spotlardan öteye gidemiyor. Bu durumda gazetelerin, radyo ve televizyonların önüne geçebilmeleri için iki silahları oluyor: (1) Haberin daha derinlemesine araştırılıp yeni unsurlarla da beslenerek verilebilmesi ve (2) köşe yazarlarının yorumlarıyla haberin desteklenmesi, okuyucunun olayları daha geniş bir perspektif içinde görebilmesinin sağlanması..
Bir genel yayın müdürü olarak gazetelerdeki köşe yazılarını işte bunun için gerekli görüyorum.
Önümüzdeki günlerde bu konuya yine döneceğim, bugünlük yerimiz bu kadar çünkü..