Biliyorsunuz bir süredir Milliyet’te intihar haberlerine yer vermiyoruz. Bu kararı alıp, ciddi olarak uygulamamıza neden olan bir araştırmadan ve sonuçlarından daha önce söz etmiştim.
Geçenlerde yayımlanan bir kitapta bu konuda insanı ürküten başka araştırmaların da var olduğunu gördüm. (Robert B. Cialdini, İknanın Psikolojisi, MediaCat Yayınları, Çeviren: Fevzi Yalım.)
San Diego’daki Kaliforniya Üniversitesi’nden sosyolog David Philips, gazetelerin birinci sayfalarından yayımlanan intihar haberlerinin sadece yeni intihar vakalarını teşvik etmekle kalmayıp, ölümle sonuçlanan trafik kazalarında da artışlara neden olduğunu tespit etmiş bulunuyor.
David Philips, buna “Werther Etkisi” adını veriyor.
En önemli kurban gençler
Goethe’nin, “Genç Werther’in Acıları” yayımlandıktan sonra Avrupa’nın birçok kentinde Werther’in romandaki sonuna öykünenlerce gerçekleştirilen bir intihar patlaması yaşandığı biliniyor. Philips’in bu olaya “Werther Etkisi” adını koymasının nedeni bu…
Philips, Kenneth Bolden isimli bir başka araştırmacıyla birlikte televizyonlarda ve gazetelerin birinci sayfalarında yayımlanan sansasyonel intihar haberlerinin yeni intiharlara yol açtığını da tespit etmiş. 1972 ile 1976 yılları arasında televizyonların akşam haberlerinde geniş ölçüde yayımlanan her intihar haberinden bir hafta sonra beklenen intihar sayısında ortalama 35 intiharlık bir artış tespit etmişler.
Tespit ettikleri sadece bu değil: İntiharlara karşı toplumu bilinçlendirmek amacıyla kamu yararı için yapılan programların yayınlanmasından sonra da böyle bir artış söz konusu… En büyük kurbanlar ise, öykünme eğilimi daha yüksek olan gençler…
Kazalar bile artıyor
Philips’in öteki çarpıcı tespiti yukarıda da söylediğim gibi intihar haberlerinin sansasyonel biçimde yayımlanmasıyla ölümlü trafik kazaları arasındaki ilişki…
O kadar ki gündemi çok işgal eden intihar haberlerinin ardından uçak kazalarında bile ciddi artışlar tespit edilmiş.
Philips, intihar kurbanının yaşı ile intiharın basında yer almasının ardından meydana gelen tek otomobilli kazaların kurbanlarını karşılaştırmış. Gazeteler, bir gencin intiharını ayrıntılı bir şekilde yayımlamışsa otomobilleriyle ağaçlara, direklere, duvarlara ölümüne dalanların gençler olduğunu görmüş. Eğer gazetede yaşlı birinin intiharı yayımlandıysa böylesi kazalarda ölenler de yaşlılar oluyormuş…
Tehlikenin en büyük olduğu dönem intiharın basında sansasyonel olarak yayımlanmasını izleyen 3 – 4 günlük süre… Ticari olmayan uçak kazalarında ve motorlu araç kazalarında bu dönem içinde çok ciddi artışlar tespit edilmiş.
Milliyet tek başına…
Bir gazeteci olarak burada durup şu soruyu kendi kendime soruyorum: Milliyet’in tek başına böyle bir karar almış ve uygulamış olması yeterli mi?
Sorun sadece biz Milliyet mensuplarının kişisel vicdanlarıyla ilgili olsa bu sorunun yanıtı kolay.
Ama unutmamak gerekir ki Milliyet, satış sıralamasında Posta ve Hürriyet’in ardından üçüncü gazete de olsa sonuç olarak toplumun küçük bir kesimine hitap edebiliyor.
Oysa televizyonlar her akşam Türkiye’deki bütün hanelere giriyorlar ve çocuk, genç, yaşlı, kadın, erkek neredeyse bütün ülkenin nüfusuna hitap edebiliyorlar.
Görmezden gelemeyiz
Biz gazeteciler ve televizyoncular bu konuyu oturup ciddi olarak düşünmek ve artık bir ortak karara varmak zorundayız. Ciddi üniversitelerin, ciddi bilim adamlarının araştırmalarını, bulgularını yok sayamayız, görmezden gelemeyiz…
Bu sadece mesleğimize karşı değil, içinde yaşadığımız topluma karşı sorumluluğumuzun da gereğidir.