MİLLİYET

Yeter ki barış kazansın!

 Annan Planı son halini aldı ve referanduma sunulmaya hazır hale geldi.
Şimdi gündemimizde “referandum” var.

Önce kendi tavrımı açıklıkla ortaya koyayım: Ben Kıbrıs’ta kalıcı ve barışçı bir çözüm bulunmasını istiyorum.
“Kalıcı” çözüm olmasını istiyorum, çünkü Bosna’da, Kosova’da yaşadıklarımızın benzerlerini, geçmişte Kıbrıs’ta yaşadık.
Eğer Kıbrıs’ta, Bosna benzeri bir “etnik arındırma” süreci yaşanmadıysa bunu Türkiye’nin, Samson Darbesi sonrasındaki kararlı tavrına ve askeri müdahalesine borçluyuz. Bunu unutmamak gerekiyor.
Öte yandan yine biliyorum ki “kalıcı” çözüm, sorunun iki tarafının da çıkarlarını gözetebilecek bir anlaşmanın yaşama geçirilmesiyle mümkün olabilir.
Böyle bir anlaşma kaçınılmaz olarak karşılıklı tavizlerin verilmesini gerektiriyor. İki tarafın da kazanacağı, iki tarafın da kaybedeceği şeyler olmalı ve bunlar da karşılıklı bir denge içinde olmalıdır ki anlaşma kalıcı olabilsin.
Geçmişin olaylarının esiri olur, günün şartlarını iyi değerlendiremezseniz böyle bir anlaşma yapılması da mümkün olamaz.
Benim siyasal görüşüm 1974’ten bu yana değişikliğe pek uğramadı. Özellikle de Kıbrıs ile ilgili olarak..
Kıbrıs’ın bağımsızlığının ve bütünlüğünün korunmasını savundum hep.. Kıbrıs’taki iki toplumu birbirine düşman eden faşist ve aşırı milliyetçi ideolojilerin sadece ada halkına değil, dünya barışına da zarar verdiğini düşündüm. Hâlâ da böyle düşünüyorum.
Kıbrıs’ta Annan Planı çerçevesinde bir çözüme bu nedenle taraftarım.

En iyisi değil ama…
Bunun nedeni, anlaşmanın yapılabilecek en iyi anlaşma olması değil. Ama bu anlaşmanın Türklerin başına gelebilecek en kötü çözüm olduğu görüşlerine de katılmıyorum.
Anlaşmanın Kıbrıslı Türkler açısından iyi yönleri olduğu kadar kötü yönleri de olabilir. Bunu biliyorum. Ancak uluslararası ilişkilerde karşılıklı tavizler verilmeden barışçı bir çözümün oluşmayacağını da biliyorum.
Ortaya çıkıp “bu anlaşma en iyisidir” demek ne kadar yanlışsa, anlaşmanın bazı maddelerini görmezden gelip, bazı maddelerini ortaya sererek “bu anlaşma esaret anlaşmasıdır” demenin de o kadar yanlış ve haksız olduğunu düşünüyorum.

Yanıt arayan sorular
Bence şu soruların yanıtlarını doğru ve samimi olarak verebilirsek Annan Planı ile ilgili referandum sırasında ne yapılması gerektiği de ortaya çıkacaktır.
1- Türkiye, dünyanın bugünkü gerçekleri içinde KKTC’nin bağımsız bir devlet olarak dünyada tanınmasını sağlayabilir mi? Bugüne kadar neden sağlayamadı, bundan sonra nasıl sağlayabilir?
2- Türkiye ve KKTC, ekonomik ambargoyu kırabilecek önlemler geliştirebilirler mi? Bugüne kadar bunu neden yapamadılar?
3- Kıbrıs’ın Rum kesimi ile Türk kesimi arasındaki ekonomik uçurum, bugünkü statüko böylece korunursa kapanabilir mi? Neden Kıbrıs’ın Rum kesiminde milli gelir 17 bin doları geçti de Türk kesiminde 3 bin doları bulamadı?
4- Kıbrıs Rumları’nın, 1960’da kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’ni temsilen Avrupa Birliği’ne tam üye olmalarını önlemek mümkün mü?
5- Hangisi daha iyi: Rumların Kıbrıs’ın tek meşru temsilcisi olarak AB üyesi olması mı, yoksa içinde Türklerin de olduğu birleşik yeni Kıbrıs Cumhuriyeti’nin AB üyesi olması mı?
6- Kıbrıs sorunu çözülmeden Türkiye, AB üyesi olabilir mi?
Çözüme karşı çıkanlar, bu soruların yanıtlarını da açıklıkla ortaya koyabilmeliler.