Kırk yıl düşünsem herhalde günün birinde “darbecilik”le suçlanacağımı hiçbir şekilde akıl edemezdim.
Cumartesi günü Ankara’da yapılan “Cumhuriyet’e Saygı Yürüyüşü”nde açılan bir pankart herkesin dikkatini çekti.
Yürüyüşe katılan bir grup gencin açtığı pankartta “ordu göreve” sloganı yazılıydı.
Pankart, yürüyüşçüler Tandoğan Meydanı’na geldikleri sırada açılmıştı.
Pankartın açılmasının hemen ardından yürüyüşü yöneten otobüsten bir anons yapıldı ve söz konusu pankartların kapatılması istendi.
O sırada Milliyet Muhabiri Yıldız Yazıcıoğlu pankartın açıldığı yerde bulunuyordu. Yazıcıoğlu, anonstan sonra pankartın açıldığı yerin yakınlarında bulunan üniversite hocalarının, pankartı açan gençlere, yaptıklarının yanlış olduğunu söylediklerine de tanık oldu. Pankart bu uyarılar ve anonstan sonra toplandı.
Bu ayrıntı sadece Milliyet’te yer aldı.
Ayrıntılar gizlendi
Ertesi gün yayımlanan gazetelerden bir bölümü pankart olayını protesto eden başlıklarla çıktılar. Milliyet, provokasyon kokan ve uyarılardan sonra durdurulan bu ayrıntıyı değil, yürüyüşün kendisini öne çıkardı.
Fikret Bila ve Ece Temelkuran gibi Milliyet yazarları da “provokasyon”un yürüyüşün asıl amacına zarar verici yönünü eleştirdiler.
Pankarta karşı yapılan uyarı ve pankartların indirilmesi “İslamcı” gazetelerde yer almadı ve okuyucularından bu önemli ayrıntıyı gizleyen bu gazeteler ertesi gün Milliyet’i “asker postalı giymekle” suçladılar..
Provokasyona hizmet
Provokasyon olduğu açıkça belli olan bir olayı “Cumhuriyete Saygı” yürüyüşünün önüne geçirmek ve hak ettiğinden daha büyük değerlendirmek benim düşünceme göre provokasyona hizmet etmekten daha öteye bir anlam taşımıyor.
O yürüyüşe katılan büyük çoğunluğun temel amacı Cumhuriyet’in niteliklerinin korunmasıydı ve Cumhuriyet’in temel nitelikleri arasında laiklik olduğu kadar “insan haklarına saygılı bir demokrasi” de var..
Bunu görmezden gelerek, küçük bir grubun yaptığı provokasyonu öne çıkarmanın ve yürüyüşü sadece bu arızi olaya indirgemenin ardındaki gizli amacın ne olduğunu da iyi değerlendirmek gerekiyor.
Bu çevrelerin amacı, Cumhuriyet’e bağlılığı bir tür demokrasi düşmanlığı olarak göstermek ve özellikle YÖK Yasası nedeniyle ortaya çıkan muhalefeti bu yolla sindirmektir.
Oyuna gelmedik
Milliyet, işte bu oyuna gelmedi.. Bize yönelik bu eleştirinin ardında Milliyet’in tuzağa düşmemiş olmasına duyulan kızgınlık var.
Milliyet, Türkiye’nin sorunlarının çözümünün daha geniş ve yaygın bir demokrasiden geçtiğini, Cumhuriyet’i korumanın sadece demokrasi içinde mümkün olabileceğini savunuyor.
Milliyet’in yayın politikasının özü budur: Türkiye Cumhuriyeti’nin laik ve demokrat niteliğini korumak, demokrasimize Avrupa standartlarını getirecek düzenlemeleri savunmak, insan haklarının, kişisel hak ve özgürlüklerin genişletilmesine destek olmak..
Milliyet’in haberlerinde ve köşe yazarlarının yorumlarında her zaman öne çıkarılan şey budur.
Bunun aksini iddia etmek için insanın ya kasıtlı olması gerekiyor ya da okuduğunu anlamaması..