MİLLİYET

Mumcu'nun Anayasa değişikliği önerisi

 Dün, ANAP Genel Başkanı Erkan Mumcu’nun Anayasa değişikliği önerisiyle ilgili olarak, “Mumcu’nun Anayasa değişikliği teklifinin hangi madde ile ilgili olduğunu öğrenmemiz gerekiyor” diye yazmıştım.

Erkan Mumcu aradı ve son günlerdeki tartışmaya kendi bakış açısından açıklık getirdi.
Mumcu, her şeyden önce şunun bilinmesini istiyor: “Bu teklifi ben durduk yerde yapmadım. Erzurum Üniversitesi’ndeki olayın ardından Başbakan’ın ‘Gerekirse referanduma da gideriz’ sözlerinin ardında yatan tehlikeye dikkat çekmek için bu öneriyi dile getirdim.”

Toplumu böler!
Mumcu, hükümetin Anayasa değişikliği ile ilgili düşüncesinin Anayasa’nın “eğitim ve öğrenim özgürlüğü”nü düzenleyen 42. maddesini değiştirmek olduğunu söylüyor ve böyle bir değişiklikle gidilecek referandumun sonunda “dini inanışları gereği örtünmek isteyenler” ile “laiklik gerekçesiyle buna karşı çıkanlar” arasında tehlikeli bir gerilim yaratacağını ifade ediyor.
“Türban” konusunun böylelikle siyasetin merkezine konacak olmasının, toplumumuzu bölecek ve çatışma ortamını canlandıracak bir hata olduğuna dikkat çekiyor.

YÖK’le ilgili hükümler
Mumcu’nun “türban” sorununun çözümü için önerdiği Anayasa değişikliği, Anayasa’nın 130. ve 131. maddelerinde düzenlenen Yüksek Öğrenim Kurulu (YÖK) ile ilgili hükümler.
Mumcu, bunu aynı zamanda “çağdaş bir üniversite”ye ulaşmak için yapılması zorunlu bir değişiklik olarak görüyor.
Bunun milli eğitim sisteminin tümünü içine alan bir temel sorun olduğunu, YÖK’ün görev ve yetkilerinin yeniden tarif edilerek milli eğitim sisteminin de çağdaşlaştırılmasını amaçladığını vurguluyor.

Öneri şu ki…
Mumcu’nun önerisi, YÖK’ün merkeziyetçiliğini kaldırmak ve YÖK’ün görevlerini “dünya üniversiteleriyle akreditasyonu sağlayacak merkezi bir kurum” olarak tarif etmek.
Böylece üniversitelerin idari-mali ve akademik özerkliğinin sağlanması, her üniversitenin kendisini yönetir hale gelmesi hedefleniyor. Mumcu’nun önerisinin içinde Üniversitelerarası Kurulu, Anayasal bir kurum olarak üniversite akademik özgürlüğünün teminatı haline dönüştürmek de var.
YÖK’ün üniversiteler üzerindeki merkeziyetçi egemenliği kalkınca bugünkü türban yasağının dayanağı olan YÖK yönetmeliklerinin de kalkacağını, her üniversitenin kendi kararını kendisinin verebileceğini ve bu durumun da Avrupa üniversiteleri ile ilgili Barcelona Sözleşmesi’ne uyumu sağlayabileceğini düşünüyor.

Asıl sorun üniversiteler
Mumcu, Milli Eğitim Bakanlığı döneminde hazırladığı YÖK Yasası tasarısının Barcelona Sözleşmesi’ni hayata geçirmek amacını taşıdığını, AB’nin de o dönemde, bu tasarıyı bu nedenle desteklediğini söylüyor. Bu tür bir dönüşüm için gerekecek finansal desteğin de Dünya Bankası ve AB kaynaklarınca karşılanabileceğine dikkat çekiyor.
Mumcu’nun, hükümete Anayasa değişikliği için destek vaadinin temel nedeni kendi ifadesine göre “türbanın siyaseti enfekte etmesini önlemek”… Türkiye’nin sorununun esasen “türban” değil, akademik-idari-mali özerkliği olmayan üniversiteler olduğunu ve açıkladığı desteğin bu sorunu çözmeye yönelik olduğunu söylüyor.

Uzlaştırıcı çözüm
Mumcu, “Cumhurbaşkanını halk seçsin” önerisinin bugünkü Anayasa çerçevesinde bir gereklilik olduğunu söylüyor. “Ya cumhurbaşkanı parlamenter sistemin cumhurbaşkanı olsun, yetkileri azaltılsın ya da bu yetkiler devam edecekse sistemin adı doğru konsun ve bir yarı başkanlık sistemine geçilsin” diyor.
Cumhurbaşkanının halk tarafından doğrudan seçilmesinin, siyasetin aşırı uçlarının devletin zirvesine tırmanmasını önleyecek bir düzenleme olacağını savunuyor.
Dokunulmazlıkların kaldırılması konusunda AKP ve CHP arasındaki görüş ayrılıklarına da şöyle bir “uzlaştırıcı” çözüm öneriyor: Yürütmenin dokunulmazlığını kaldıralım!