MİLLİYET

Müslüman mahallesinde salyangoz mu?

 Yıllar önce The Washington Post’ta küçük bir haber okumuştum. Başlığı şöyleydi: Aziz Valentin Günü’nü kutlayan ilk Müslüman ülke!

Haberde, 14 Şubat Sevgililer Günü için patlayan çiçek satışlarından, gece bütün lokantaların dolu olduğu gibi ayrıntılardan söz ediliyordu.
“Bir Hıristiyan azizine adanan” bir günün, nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan bir ülkede özel olarak kutlanmasında ulaştığımız boyutun gerçekten çok ilginç olduğunu düşünüyorum.

Hiçbir fark yok
Mesela muhafazakâr bir okuyucu kitlesine sahip olan ve “Işıkçılar” isimli bir tarikatla ilişkisi olduğu söylenen Türkiye gazetesi, 14 Şubat Sevgililer Günü için özel bir ek bile yayımladı.
Gazetenin ekini incelediğimde gördüm ki, “muhafazakâr okuyucular” ile başka gazetelerin verdikleri “muhafazakâr olmayan okuyucular” için hazırlananlar arasında neredeyse hiç fark yok.
Alışverişi canlandırmaya yönelik, değişik hediye alternatiflerinin tanıtıldığı bir ekti o da…

‘Savaşma, seviş’
Dün de Milliyet’in Yazı İşleri toplantısında gündemin önemlice bir bölümü Türkiye’deki Sevgililer Günü kutlamalarına ilişkin haberlerce işgal edilmişti.
İstanbul’da bir “Sevgi Yürüyüşü” yapılmıştı örneğin..
AKP’li Beyoğlu Belediye Başkanı Misbah Demircan ve eşi Ferda Demircan’ın bazı sanatçılarla birlikte katıldıkları yürüyüşte yoldan geçenlere kırmızı güller ve kırmızı kalp şeklindeki bir bohçanın içindeki şekerler dağıtılmıştı.
Demircan, “Dünyanın her yerinde sevgiye ihtiyaç var” diyordu, “Eğer sevgi olsaydı, dünyanın değişik yerlerindeki savaşlar da olmazdı…”
Böylece Türkiye, “Savaşma, seviş” şeklinde özetlenebilecek hippi felsefesinin yerleşik siyasi düzene de taşındığı bir ülke oldu.
Zonguldak’ta da Belediye Başkanı Secaettin Gonca, eşiyle birlikte huzurevini ziyaret etmiş ve yaşlı çiftlerin Sevgililer Günü’nü kutlamıştı.
Daha önce genellikle dini bayramlarda ve kandillerde bu tür ziyaretler yapıldığına tanık olurduk.
Zonguldak’taki bu uygulamayla Sevgililer Günü de bu günler arasına katılmış oldu.

Ne zararı var
Ayrıca çok farklı kutlamalara da rastlandı.
İzmir’de yıllar önce karaciğer nakli yapılarak sağlıklarına kavuşan üç çocuk, bu özel günde doktorlarını ziyaret etti!
İlk bakışta medyanın pompalamasıyla tüketim çılgınlığına sürüklenen kitlelerden söz etmek mümkün belki..
Ama sonuç olarak bunun kime ne zararı var? Tam tersine artan tüketim nedeniyle bazı sektörlerin canlanmasının ekonominin geneli üzerinde yaratacağı olumlu etkilerden söz edebilmek bile mümkün.
Ancak bütün bunların ötesinde “Sevgililer Günü”ne Türkiye’de verilen bu özel önem, çok önemli toplumsal bir duruma işaret ediyor diye düşünüyorum.

Bir tür beceri
Çok yabancısı olmadığımız bir durum.
Batılı ve Batı’ya ait değerleri kolayca benimseyip ona kendi kültüründen de bir şeyler katabilme, yeni bir kültürel durum yaratabilme becerisi de diyebiliriz buna..
Belki bütün Müslüman dünyasında Batılılara en çok benzeyen insanlar olmamızın, Batılılar gibi laik bir demokrasi kurabilmemizin nedeni de bu beceriden kaynaklanıyor..
Belki eski göçmen ruhunun bir sonucu.. Yol boyunca karşılaştığı her kültürle kolayca barışarak onlarla karışabilme yeteneği..
Sanıyorum, günümüzün giderek küçülen dünyasında Türkiye’nin dayanacağı en büyük güç de bu olacak..