Müslümanlar için özeleştiri vakti
Nüfusunun yüzde 99’unun kendisini, dini sorulduğunda müslüman olarak tanımladığı bir ülkede yaşıyoruz.
Etrafınızdaki insanlara şöyle bir baktığınızda neler görüyorsunuz?
Kahvelerde oturan, sokaklarda dolaşan, işiyle gücüyle meşgul olan sıradan insanlara baktığınızda?
Göreceğiniz şey barışçı ve sade, kendi halinde insanlardan başka bir şey olmayacak.
Tartışmayı sevmeyen, tartışmak zorunda kaldığında bile konuyu uzatmayan insanlar..
Dinini kendi içinde, kendi inandığı gibi yaşayan ve hisseden insanlar.. Sorulduğunda her zaman islamın bir “hoşgörü dini” olduğu yanıtını verecek insanlar..
Ayıplanmaktan çekinen, etrafını bilinçli olarak rahatsız etmeye utanan, öldüğünde arkasından sadece “merhumu iyi bilirdik” denmesini bekleyen, hiç tanımadıkları insanların arkasından bile bir “Fatiha” okuyarak huzur bulan insanlar..
Kısa sürelerle ziyaret ettiğim, müslümanların çoğunlukta olduğu başka bir çok ülkede gördüğüm manzara da bundan farklı değildi..
Peki bunlar kim?
Ancak bir de madalyonun “Keşke hiç görmeseydik” diyebileceğimiz öteki yüzü de var..
Osetya’da yüzlerce masum çocuğu öldürenler de müslümandı.
İstanbul’da bombalı kamyonlarla onlarca insanı katledenler de..
Irak’ta sadece ekmek parası kazanmak uğruna hiç bilmedikleri bir ülkeye gitmek zorunda kalan Nepalli işçileri, Türk kamyon şoförlerini, Irak’ta yaşanan dramı dünyaya duyuran gazetecileri öldürenler de..
Muammer Aksoy’u, Bahriye Üçok’u, Uğur Mumcu’yu, Çetin Emeç’i, Ahmet Taner Kışlalı’yı kurdukları alçak pusularla öldürenler de..
Sudan Darfur’da savunmasız kadınları tecavüz edip öldürenler de bunu din adına yaptıklarını savunuyorlardı..
Bu iki gruptaki insanın aynı dini paylaşıyor ve aynı kutsal duygulara değer veriyor olabilmeleri mümkün mü?
Evet, katillerin yaptıklarının islam diniyle elbette bir ilişkisi olamaz ama şunu da kabul etmemiz gerekmiyor mu: Bu katiller, işledikleri suçları din adına işlemediler mi ve neredeyse tümü biz sıradan müslümanları “dine yabancılaşmakla, gereklerini tam olarak yerine getirmemekle” suçlamıyorlar mı?
Terörist evlatlarımız!
Osetya’da yaşanan büyük facianın ardından Arap basınında yayınlanan yorumlar bu acı gerçeğe işaret ediyor.
İlk kez müslüman aydınlar, islam adına yapıldığı ileri sürülen kanlı eylemlerin nedenlerini, niçinlerini arıyor.
Şark ül Evsat Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni Abdurrahman El Raşid şöyle yazıyor:
“Kesinlikle bütün müslümanlar terörist değil ancak büyük bir üzüntüyle dünyadaki teröristlerin çoğunluğunun müslüman olduğunu söyleyebiliriz. Bu tablo utanç verici bir tablodur. İnkâr etmek ve meşrulaştırmak yerine öncelikle bu tablonun doğru olduğunu kabul etmeliyiz. Bu hastalığa çözüm bulmamız için öncelikle hasta olduğumuzu kabul etmeliyiz. İyileşmenin ilk adımı gerçeği kabullenmek, ikinci adımı ise çirkin kültürün doğal ürünleri oldukları için terörist evlatlarımızın peşine düşmektir.”
Şöyle devam ediyor El Raşid: “Yeni müslümanlar sebebiyle İslam haksızlığa uğradı. Oysa bunlardan uzak bir din islam. Metinlerinde ağaçların kesilmesini yasaklamakta ve öldürmeyi en büyük suç saymakta. Karıncanın ezilmesini bile kınamakta, kedinin susuzluğunu gidereni ödüllendirmekte. Bu tekfir cemaatleri, yöntem ve eğitmenleri ortaya çıkmadan önce bildiğimiz İslam buydu. Siyasi cemaat düşünceleri, dinlerini ve akıllarını bozdu..”
Arap dünyasının en saygın gazetelerinden biri olan Mısır’daki El Ahram’da da Osetya Olayı’nın ardından benzer bir başyazı yayınlandı.
Kendilerine yöntem olarak terörü seçen müslümanları, islam kültürünün yozlaştırılmasının ürünü olarak tanımlayan bir yazı..
Sevinerek görüyorum ki bizim İslamcı yazarlarımızın önemli bir bölümü de böyle düşünüyor.
Osetya’da büyük bir facia yaşandı, üç yüzden fazla masum insan öldü..
Öyle görünüyor ki bu, islam dünyası için de bir dönüm noktası olacak..
Dini alet eden terörü Bush’un aptal politikaları değil, bizzat müslümanlar altedecek.