Hepimiz farkındayız ki Türkiye’de lise eğitiminin ciddi sorunları var.
Hükümet, kendi “arka bahçesi” gibi gördüğünden olsa gerek, sorunu “imam hatip mezunlarının istedikleri üniversiteye gidebilmeleri”ne indirgediği için de tartışma asıl olması gereken ekseninden sapıyor.
Mesele laiklik-şeriatçılık düzlemine indirgenince de kimsenin kimseyi duyması mümkün olamıyor.
Oysa sorun salt imam hatipler ya da meslek liseleri açısından değil, “normal liseler” açısından da yakıcı bir şekilde ortada duruyor.
Türkiye’de lise eğitimi, genel seviyesi açısından bakılınca tek kelimeyle “rezalet” olarak nitelendirilebilir.
Gelenekleri olan, öğretmen bulma sorunları olmayan ve bazıları özel, bazıları devlete ait sayıları son derece sınırlı olan okullar dışındaki tüm liselerimizin ortak özelliği, vasıfsız ve bilgisiz bir gençler ordusu yaratmak.
Bunun için herhalde en son suçlanacak olanlar bu “normal” liselerde okumak zorunda kalan çocuklarımız.
Ezici çoğunluğu mezun olduklarında üniversite sınavını kazanamıyor. Hem üniversitelerin kontenjanı mezun olan lise öğrencileri için yeterli değil, hem de bir bölümü sınavdan “sıfır çekecek düzeyde” bilgiye sahip olduğu için böyle bir şansı yakalama olanakları hiç yok. (Geçen yılki sınavda tam 26 bin lise öğrencisi sıfır puan aldı. Bir önceki yıl bu rakam 8 bin civarındaydı.)
“Çalışanlar üniversiteyi kazanır, tembeller sürünür” denilerek geçiştirilebilecek bir sorun değil bu..
Burada daha çok oy var!
Türkiye’de üniversite mezunu gençlerin önemli bölümü bile bulabildikleri her işte çalışmaya razıyken, bu gençlerin geleceği ne olacak? Nasıl iş bulacaklar, kendilerine nasıl bir hayat kuracaklar? Onları gelecekten umudunu kesmiş genç insanlar olarak sokağa salıvermek ileride başımıza ne tür sorunlar açacak?
Hükümet, salt oy hesabıyla imam hatiplerin sorununu çözmek istiyorsa, işte ona çok daha büyük oy potansiyeli yaratabilecek bir problem!
Geçmiş hükümetler, hiçbir beceriye sahip olmadan liselerden mezun olanların yarattığı birikimi, ihtiyaç duyulmayan birçok alanda sayısız fakülte ve gecekondu üniversiteler kurarak aşmaya çalıştılar.
Ama artık rakamlar burada da denizin bittiğini ortaya koyuyor.
Ne olacak bu çocuklar?
Bu yıl üniversite sınavına girecek lise mezunlarının sayısı 1.902.250.. Yazıyla da yazayım ki rakamın büyüklüğü daha iyi görülsün: Bir milyon dokuz yüz iki bin iki yüz elli!
Bu rakamın en iyi ihtimalle dörtte biri (açık öğretim de dahil olmak üzere) bir üniversite programına yerleştirilebilecek.. Geriye 1.5 milyon genç kalıyor.. Gelecek yıllara yayın bu rakamı.. Yakın bir gelecekte Türkiye’de hiçbir mesleki beceriye sahip olmayan, hiçbir özelliği olmayan, geleceğe ilişkin hiçbir umudu olmayan milyonlarca genç yaşıyor olacak…
“İmam hatip tartışması” hiç olmazsa kamuoyunun ilgisini doğrudan eğitim sorunumuza çektiği için yararlı oldu diye düşünüyorum.
Şimdi artık hep birlikte oturup, politik kavgaları ve çıkarları bir kenara bırakıp sorunun özü üzerine yoğunlaşmamız gerekiyor.
Türkiye’deki lise eğitimini ve mesleki eğitimi içine girdiği bu kısırdöngüden kurtaracak bir büyük reforma ihtiyacımız var.. Hatta belki de “devrim” diye niteleyebileceğimiz çok daha kökten bir çözüm aramak zorundayız.
