MİLLİYET

Örneklere bakın tercihinizi yapın!

 Peter Drucker, “Değişimle başa çıkmanın tek yolu onu yaratmaktır” diyor. Eğer değişen dünyanın içinde kendinizi tecrit eder, değişmemekte direnirseniz yok olur gidersiniz…
Bugün ülkemizdeki sorun bu çatışmadan kaynaklanıyor: Değişim isteyenler ve istemeyenler… Bir tarafta Avrupa ve Batı medeniyetinin demokratik bir parçası olmak, öteki tarafta tecrit edilip, tek başına kalmış bir Ortadoğu ülkesi olmak!

Önümüzde değişime direnmenin, dünyadan tecrit edilmeyi göze almanın ne demek olduğunu gösteren mükemmel bir örnek var: Arap Dünyası…

En fakirinden, zenginine…
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın (UNDP) yapılmasına destek olduğu bir araştırmanın sonuçlarından söz edeceğim size… İslam dünyasının bu en büyük parçasının günümüzdeki fotoğrafını çeken bir araştırma.
Araştırmanın en önemli tarafı en zengin Kuveyt’ten, en fakir Cibuti’ye kadar 22 Arap ülkesinin tümünü kapsıyor olması. 280 milyon kişinin yaşadığı muazzam bir coğrafya… Nüfusunun yüzde 38’i 14 yaşın altında olan ve demografik eğilimler değişmezse 2020 yılında 460 milyona çıkması beklenen bir nüfus.

140 yıl sonra, belki…
Araştırmayı planlayıp yürütenler Batılılar değil. 30 Arap aydınının planlayıp, yürüttüğü bir çalışma bu. Bu nedenle de “objektif”.
Araştırma Arap dünyasının en önemli üç sorununu ‘özgürlüklerin kısıtlı olması, kadın haklarının geriliği, eğitimsizlik’ olarak tespit ediyor. Bu üç eksik bölgenin son 20 yılda Sahraaltı Afrika’dan sonra en az gelişen bölgesi olmasına yol açmış. Bugün her beş Arap’tan biri, günde 2 doların altında harcamayla geçiniyor, buna geçinme denebilirse…
Bölgenin ekonomik büyüme hızı yılda binde 5. Bölge ekonomisinin kendisini bir kere katlaması için gereken süre bu verilere göre 140 yıl… Dünyanın normal gelişen bölgelerinde ekonomiler her on yılda bir kendini yaklaşık bir kere katlıyor, kıyaslama için belirteyim.

Kadının adı yok!
1960 yılında Arap dünyasının toplam üretimi bugün Asya Kaplanları olarak bilinen Kore, Singapur, Malezya, Endonezya, Tayland gibi ülkelerin toplamından fazlaydı. Bugün toplam üretim sadece Kore’nin yarısı kadar.
Arap Dünyası, kadınların ekonomik ve politik hayata katılımı açısından dünyanın en geri bölgesi. Birçok ülkede kadınların oy kullanma hakları yok, resmi kurumlarda çalışmaları, kocaları yanlarında olmadan otomobil kullanmaları bile hâlâ yasak. Zaten birçok ülkede seçim bile yok..
Kadınların yarısı okuma yazma bilmiyor. Nüfusun yüzde 43’ü aynı durumda. Araştırmaya son on yılda büyük gelişme gösteren Körfez ülkeleri katılmamış olsaydı, durum daha vahim bir tablo çizecekti.

Seçenekler ortada…
Son 1000 yılda (yazıyla: bin) Arapça’ya çevrilen kitap sayısı, İspanya’da İspanyolcaya bir yılda çevrilen kitapların sayısına eşit. Şu anda senede 330 kitap Arapça’ya çevriliyor. Bu, aynı süre içinde Yunanistan’da Yunanca’ya çevrilen kitapların sayısının beşte biri… Yunanistan’ın nüfusunun Arap Dünyası nüfusunun 28’de biri olduğunu da hatırlatayım, kıyaslama için…
Eğitimsizlik, baskıcı yönetimler, geri kalmışlık teknoloji kullanımının önündeki en büyük engel. İnternet kullanım oranı Arap Dünyası’nda nüfusun sadece binde 6’sı. Evlerin sadece yüzde 1.2’sinde bilgisayar var ve bu oran dünyada görülen en düşük oran.
Bu tablo yetişkin Arapların yüzde 51’inin, gençlerin yüzde 45’inin hayattan tek beklentilerinin Batı’ya göç olması sonucunu yaratıyor.
Şimdi bir kere daha düşünelim: Dünyadan tecrit olmuş, kendi içine kapanmış bir ülke mi olmak istiyoruz, Avrupa’nın ve Batı medeniyetinin ayrılmaz bir parçası olmayı mı?
(Daha çok detay merak edenler, internette ‘www.undp.org’ adresinden bu araştırmaya ulaşabilirler.)