MİLLİYET

Savaşa hayır Saddam'ı korkutmaya evet!

 Normal vicdan sahibi bir insanın savaştan yana taraftar olabilmesi mümkün mü? Elbette değil… Savaş, hele bir de günümüzün teknolojisi ve silahlarıyla yapılan savaş, sadece haksızın cezalandırıldığı bir “araç” olmaktan çok uzak.

Ortaçağ geride kalalı çok oldu. Artık ordular, bir meydanda karşı karşıya gelip kozlarını paylaşmıyorlar. Hedefte sadece karşı tarafın askeri olanakları ve tesisleri yok.
Irak’ta beklenen savaş da böyle olacak, şayet olursa…

Masum insanlar ölecek…
Irak’ın sanayi tesisleri, barajları, enerji tesisleri, yolları ve Saddam’ın saklanması olası sığınakları da hedefte olacak. Hem de savaşın daha ilk gününde vurulacak hedefler…
Geçmiş örneklerden de biliyoruz ki bunun bir tek sonucu olacak: Birçok masum insan hayatını kaybedecek, sakat kalacak…
Adlarını bile bilmediğimiz, nasıl bir yaşam sürdüklerinden haberdar bile olmadığımız binlerce insan için üzülüyor olmamız, bizi diğer canlılardan ayıran ve bizi insan yapan özelliğimizdir.

O zaman neredeydik?
Ama yine de, bugün dünyanın dört bir yanındaki savaş karşıtı gösterileri izlerken düşünmeden edemiyorum:
Ben de dahil olmak üzere bu milyonlarca savaş karşıtı, Belgrad ve çevresindeki yerleşim merkezleri bombalanırken neredeydik?
Bosna ve Kosova’daki Sırp katliamını, “etnik arındırmayı” dünya böyle önledi…
Başka on binlerce masum insanın canının kurtarılması için Sırbistan’daki bazı masum insanların gökten yağan bombalar altında ölmelerine tepkisiz kaldık. Hatta gizlemeye gerek yok, Bosna ve Kosova’daki katliam duracak diye sevindik bile…
Şu soruyu kendi kendime soruyorum: Saddam, Halepçe’de kimyasal silahları ile Kürt halkının üzerine saldırıp, binlerce kadın ve çocuğu öldürdüğünde ne hissettim? Sokaklara dağılmış bebek ve çocuk cesetlerini gösteren fotoğraflara bakarken soğukkanlı bir şekilde “yine de savaş kötü bir şey, olmamalı” diyebilir miydim? O gün bana sorsalardı hiç düşünmeden şu yanıtı verebilirdim oysa: Bütün dünya birleşmeli ve Saddam yok edilene kadar savaş sürdürülmeli…

Garantisi yok
Bugün Irak’ta savaşa karşı olmamızın nedeni, Halepçe katliamının artık geçmişte kalmış olması mı? İnsan hafızasının kötü şeyleri unutmaya eğilimli olması mı?
Peki şu sorunun yanıtı var mı: Kürtler’in, Güney Iraklı Şiiler’in ve Türkmenler’in üzerine Saddam’ın kimyasal silahlarıyla bir kez daha saldırmayacağının garantisi nedir?
Böyle bir garantiyi verebilecek hiçbir güç yok ortada ne yazık ki…
Bunu sağlayabilecek tek şey Saddam’ın elindeki tüm kitle imha silahlarının tek tek bulunup yok edilmesi…
Ve bugün dünyayı bir kez daha savaş tehlikesi ile karşı karşıya getiren şey de Saddam’ın bu girişime direnmesinden başka bir şey değildir.

‘Kaybedeceğini’ düşünmeli
Nitekim, ancak yakın savaş tehlikesini ve ABD-İngiliz askeri kararlılığını gördüğü için Saddam, U-2 casus uçaklarının uçuşuna ve Birleşmiş Milletler denetçilerinin daha rahat çalışmalarına olanak sağlamaya razı olabildi.
Bu nedenle savaş karşıtı gösterilerin ve girişimlerin, Saddam’a açık bir destek mahiyetinde olmasa bile onu cesaretlendirici bir yön kazanmasını da barış için tehlikeli buluyorum.
Irak’ta kalıcı bir barışı sağlayacak ve Irak’ın Kürtler, Şiiler ve Türkmenlerden oluşan öteki halklarını kimyasal ölüm tehdidinden kurtaracak şey Saddam’ın ciddi olarak korkutulmasıdır.
Saddam, bu şekilde iktidarını koruyamayacağını anlayabilmelidir ve ne yazık ki bunu Saddam’ın kafasına sokacak tek şey de iktidarını kaybedebileceği ve hatta öldürülebileceği gerçeğini görmesidir.
Saddam’ın elindeki kimyasal silahları ile o koltukta oturmaya devam etmesinin dünya barışı için ve özellikle de Irak halkı için en büyük tehlike olduğunu unutmamalıyız.