Geçen gün birlikte yemek yediğim bir reklamcı arkadaşım şöyle dedi: Bir kadına “Seni seviyorum” dediğinde farkına varmadan da olsa reklam yapmış oluyorsun. Bu sözü söyleyerek muhatabın kadına “Sen de beni sev” mesajı veriyorsun.. Seni sevmesi için ona bir avantaj sunuyorsun.. Mesela çok sevsen bile, şeftali yerken “Seni seviyorum” demen gerekiyor mu?
Nâzım Hikmet’in, “Sen elmayı seviyorsun diye, onun da seni sevmesi şart mı?” dizelerinin böyle ters çevrilmesi hoşuma gitti..
Evet, şeftalinin beni sevmesi gerekmediği gibi, benim de şeftaliye bir ısırık almadan önce “Seni seviyorum” demem gerekmiyor.
Bu açıdan bakınca şeftali ile aramdaki “aşk ilişkisi”, iki gerçek insan arasındaki ilişkiye nazaran daha adil göründü gözüme..
Bir taraf acı çekiyor
Aşkın hiç de adil olmayan doğası, taraflardan birinin acı çekmesi sonucunu yaratıyor hep.
Bu nedenle benim, şeftali ile aramdaki “karşılık gerektirmeyen aşk”, gerçek bir aşk da sayılamıyor..
Neden böyle diye düşünüyorum..
Neden, bir aşk ilişkisinde, taraflar birbirlerine âşık olduklarını bildikleri halde kendileri için problemler, acı kaynakları yaratıyorlar?
İster “kıskançlık” ile başlasın, ister “İhmal ediliyorum” itirazlarıyla; çoğu kez hiçbir gerçek nedeni de olmayan tartışmaların ardında bu inanç yok mu: Ben onu çok seviyorum, oysa o beni daha az seviyor!
Ve bunu durup dinlenmeden tekrarlamaya başlıyor insanlar: Ben seni daha çok seviyorum, sen beni az seviyorsun!.. Ben seni daha çok seviyorum, sen beni ihmal ediyorsun! Ben seni çok seviyorum, sen o yeşil gözlü kıza neden öyle baktın!.. Ben seni çok seviyorum, sen telefonuma yanıt bile vermedin!
Bütün bunların ardında yazının başındaki tespitin yattığını düşünüyor arkadaşım.. Bunu o kadar çok tekrarlıyorlar ki, sen de sonunda onu daha çok sevmek zorunda hissediyorsun kendini..
İlişkiyi zehirleyen durum
Reklamcı arkadaşım doğru mesajın tekrarında yarar olduğunu savunuyor.
Evet belki de öyledir ama son otuz yılını iletişim mesleğinin içinde geçirmiş birisi olarak şunu söylemeliyim ki mesajın tekrarının önemi olduğu kadar, hangi mecrayı, ne sıklıkta kullandığın da önemlidir..
Aynı mecrada, mesajın her tekrarının marjinal katkısı giderek azalır ve sonunda mesajın görünmez hale bile gelebilir..
Ve bu hiç kuşkusuz ilişkiyi zehirleyen bir durum.
Bunu derken sevgi sözcüklerinin ihmal edilebilir olduğunu iddia etmiyorum.. Birbirine âşık iki insanın, birbirine sıkça sevgi sözcükleri fısıldamasında elbette yarar var.. Böylece yaşadığını ve sevdiğini hisseder insan ki, bu iyidir!
Tatlı-ekşi soslu!
Benim söylediğim, arkadaşımın “aşkın reklamı” olarak nitelediği durumun, gerçek yaşamda tahammül edilebilir olmaması..
Yani birisinin sana olan aşkını sürekli kafana kakması, bununla ilgili olarak sana en acımasız eleştiri oklarını fırlatması vs..
İnsan doğasının bize oynadığı bir oyun olmalı bu..
Aşkın böyle yaşanıyor olması, yaşamlarımızın üzerine dökülmüş acı-tatlı bir Çin yemeği sosu etkisi yaratıyor belki de..
Bazen şeker tadı alıyorsun, bazen acıdan dilin yanıyor.. Ama her halükârda hoşuna gidiyor!