Pakistan, dini esaslara dayanan bir devlet düzeninin adım adım sağlanan gelişmelerle nasıl kurulduğunun en ilginç örneği.
Ve umarım “tek” örnek olarak kalmaya da devam eder.
Laik Pakistan’ın bugünkü noktaya geliş süreci gerçekten incelenmeye değer.
Popülist politikacılar, birbiri ardına gelen askeri darbeler, yolsuzluklardan umudunu kesen halkın sarılacak tek umudunun İslam olması…
1950’li yıllarda Pakistan’da kadınların sokaklarda şortlarıyla bisiklete binebildiklerini, kısa kollu giysilerle rahatça gezebildiklerini bilenler için geçen pazar günü Pakistan’da yaşananlar gerçekten ders alınacak olaylar.
Kriz yaratan maraton
Geçen ay Pakistan’da küçük bir kentte bir maraton koşusu düzenlendi.
Koşuya erkeklerin yanı sıra kadınlar da katılmak istiyorlardı.
Aşırı İslamcı bazı militanlar koşuya katılmak isteyen kadınların üzerine ateş açtılar, dokuz kadın yaralandı.
Pakistan’da dediği dedik olan aşırı İslamcı partilerin baskısıyla, hükümet bir kanun çıkardı ve kadınların bundan böyle erkeklerle birlikte yarışmaları yasaklandı.
Pakistan’da kadın hakları savunucularının bu olayı protesto etmek için geçen pazar günü düzenledikleri gösteri ise polis tarafından tekme tokat dağıtıldı. Kadın hakları savunucusu Esma Cihangir yerlerde sürüklendi, elbiseleri parçalandı.
Eğitim karma olmazsa…
Geçen pazar günü de Milliyet’in pazar ekinde bir söyleşi yayımlandı.
Milliyet muhabiri Elif Korap’ın, İranlı kadın film yönetmeni Mania Akbari ile yaptığı röportajı mutlaka okumuş olmalısınız.
Okumayanlar için bir bölümünü tekrarlayayım. Şöyle anlatıyor Mania Akbari: “Ülkemizde ortaokul ve lise döneminde kızlar arasında birbirine duygusal yakınlık hissetmek, âşık olmak çok fazla. Çünkü okullarda erkek yok. Bir şekilde bu ihtiyacı karşılıyorlar. Mesela köylerde bu tür durumlar daha az. Çünkü kız erkek birlikte devam edebiliyorlar okula. Artık bunun farkına vardıkları için üniversitelerde karışık eğitim verilmeye başlandı.”
Akbari, erkek okullarında ne yaşandığını bilmiyor olmalı ki anlatmamış.
“Bütün bunların bizimle ne ilgisi var?” diye düşünenler evlerindeki eski aile albümlerini karıştırarak işe başlayabilirler.
Anadolu’nun değişik yerlerinde, 1930’lu, 1940’lı yılların bayramlarında, özel günlerde anneannelerinin, babaannelerinin, annelerinin o günlerde giyebildikleri giysileri tekrar hatırlayarak…
Mayo reklamlarının yasaklanmak istendiği, iç çamaşırı satan dükkânların vitrinlerine konulan fotoğrafların örtülmesinin istendiği bir ülkede yaşıyoruz.
Kadınların toplumsal yaşama katılabilmeleri için mutlaka örtünmeleri gerektiğini savunanların iktidarın bir ayağını oluşturduğu bir ülkede…
Harem selamlık yürüyüşlerle “türbana özgürlük” istenen bir ülkede…
Milli Eğitim Bakanı’nın bile ortaya çıkıp hiç tereddüt etmeden “Kız okullarına erkek öğrenci alınmasın. Öğretmenlerin hepsi de kadın olsun” diyebildiği bir ülkede…
Pakistan’ın nasıl bugüne geldiği hepimiz için öğretici olmalı.
İran’ın neden bu halde olduğu da bazılarımız için..