Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Sarı taksiler kırmızı alarm veriyor

 Bazı şeyleri fark etmemiz zordur. İçinde yaşadığımız, öyle olmasına alıştığımız, hiç sorgulamadan kabullendiğimiz için..
İstanbul taksilerinin durumları ile bugüne kadar hiç ilgilenmemiş olmamı buna bağlıyorum.

İstanbul taksileri ile ilgili olarak geçen gün yazdığım yazıdan sonra gelen okuyucu mektuplarına bakılırsa, sorun gazetelerin İstanbul sayfalarına her gün manşet olacak kadar büyük ve derin..
İstanbul taksilerinden şikâyet eden o kadar çok mektup aldım ki, bunları tekrar toparlayıp ilgililerin dikkatine sunmak istiyorum..

Bir kere pis
En temel şikâyet, taksilerin pisliği ile ilgili..
Belli bazı büyük duraklarda çalışan, özel olarak denetlenen taksiler hariç hepsinin ciddi bir bakım sorunu var.
Genellikle günde 24 saat, vardiya usulü, yevmiye ile çalışan şoförlerin kullandığı taksilerin tümünün ortak özelliği bu: Hiçbir zaman temizlenmiyorlar, koltuklarına insan elini kolunu bile değdirmeye korkuyor..
Taksi şoförlerinin büyük bölümü, sigara tiryakisi ve otomobillerinin içine sinmiş yoğun sigara dumanı bu pisliğe tuz biber ekiyor..
Şoförlerin büyük bölümü üstüne başına da özen göstermiyor.. Kirli giysiler, tıraşsız yüzler bütün bu görüntüyü tamamlayan ve tahammül edilmez hale getiren ayrıntılar..

‘Karşının taksisiyim’
Öte yandan birçok okuyucu taksi şoförlerinin İstanbul’u doğru dürüst bilmediğinden de yakınıyor.
“Ben karşının taksisiyim abi” en çok duyulan açıklama..
“Karşı”dan gelmiş olmak, öbür yakanın en büyük caddelerini ve sokaklarını bilmemenin bir mazereti olabiliyor..
Bir arkadaşım Etiler’den bindiği bir taksi şoförünün Kuruçeşme’deki Galatasaray Adası’nı dahi bilmediğini anlattı..
Şoför buna gerekçe olarak, “Ben futbolla pek ilgilenmem de..” demiş. Belli ki orayı futbol oynanan bir yer zannediyor. Sanki Galatasaray Adası, Boğaz’ın tek adası değilmiş, Boğaz’da ikinci bir Kuruçeşme varmış gibi…

‘Kestirme’ sınavı
Bir İngiliz dergisinde yıllar önce okuduğum bir makalede Londra’daki taksi şoförlerinin, çalışma lisansı alabilmek için nasıl ciddi bir sınavdan geçtikleri anlatılıyordu..
Kendisine sorulan adreslere en kısa yoldan nasıl gidileceğini bilemeyenlerin taksi şoförü olarak çalışmalarına izin verilmiyormuş orada..
Bizimkilerin çoğunluğu ise benim gibi sıradan şoförlerin bile bilebildiği ara yolları, kestirmeleri bilmiyor..
Üstelik öğrenmek için herhangi bir çabaları da yok.. Bindiğim taksilerde bir İstanbul rehberi ya da haritası bugüne kadar hiç görmedim..

Her biri bomba
Bir diğer sorun, likit petrol gazı ile çalışan taksilerin durumu.. Birçok okuyucu, sokaklarda her an patlamaya hazır bombalar dolaştığından yakınıyor..
Ama işin en ilginç yanı, yazdığım yazıdan sonra okuyucuların gösterdiği hassasiyetin ne belediye, ne İl Trafik Komisyonu, ne de taksi şoförlerinin bağlı olduğu esnaf odası tarafından gösterilmiş olması..
İstanbul’un sahipsizliğinin en büyük kanıtı da bu olmalı sanırım.
Bu kuruluşlar görevlerini taksilerin tümünü sarıya boyayıp plaka sayısını kısıtlamaktan ibaret görüyorlar demek ki..