Türkiye Büyük Millet Meclisi Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu’nun çalışmaları, iki eski başbakan ve 23 bakan hakkında “meclis soruşturması” istemiyle sonuçlandı.
Bazı gazeteler, artık sansasyon merakından mı desem, cehaletten mi desem her şey olmuş ve bitmiş gibi eski başbakanlar ve bakanlar hakkında “hapis cezası istendiğini” bile yazdılar..
Oysa Anayasa’dan ve TBMM içtüzüğünden birazcık haberi olanlar, Araştırma Komisyonu’nun böyle bir yetkisi olmadığını da biliyorlar.
Araştırma Komisyonu’nun vardığı sonuç, TBMM’ye bu konuyla ilgili bir “soruşturma komisyonu” kurulmasını tavsiye etmekten öteye değil.
Yolsuzlukla suçlanan eski bakanların Yüce Divan’ın karşısına çıkarılabilmeleri için önce “soruşturma komisyonu kurulacak”, bu komisyon raporunu yazacak, eğer Yüce Divan’a sevk istemi TBMM salt çoğunluğunca kabul edilirse, Anayasa Mahkemesi, Yüce Divan olarak görev yapıp eski bakanları yargılayacak..
Bu süreç tamamlanmadan, eski bakanların suçlu gibi gösterilmeleri hukuken mümkün olamayacağı gibi, en azından insaf ölçüleriyle de bağdaşmıyor.
Amaç ‘bağcı dövmek’
Bir kere Araştırma Komisyonu’nun raporunda ileri sürülen iddialar “somut” delillerle desteklenmeyen, “soyut” suçlamalardan ibaret.
Bu yönüyle de bana amacın daha çok “bağcı dövmek” olduğunu düşündürtüyor.
Hukuki bir sonuç yaratmayacak ama muhataplarını siyaseten zor duruma düşürmeyi hedefleyen bir girişim gibi görünüyor.
Oysa TBMM Araştırma Komisyonu böyle genel ve geniş kapsamlı bir suçlamayla yetineceğine, seçilmiş konularda daha derinlemesine araştırma yapsa, yolsuzluk iddialarıyla ilgili olarak ortaya somut delillerle de desteklenen tespitler koyabilseydi, daha inandırıcı olacaktı.
Bunun yapılması, Yüce Divan görevini yerine getirecek olan Anayasa Mahkemesi’nin de işini kolaylaştıracaktı. İki eski başbakan ve 23 bakan hakkında yapılan bu suçlamayla ilgili yargı sürecinin ne kadar uzun ve karmaşık olabileceğini görüyor gibiyim.
Yüce Divan, bu süreçte ne Araştırma Komisyonu gibi, ne de Soruşturma Komisyonu gibi hareket edecek. Her iki komisyon da siyasi mülahazalarla hareket edebilir ve kanaatle yetinebilir ama Yüce Divan bir mahkeme olarak sadece somut deliller arayacak. Ve bu somut delillerin mahkemenin önüne getirilmesi görevi de elbette iddianın sahibine ait bir sorumluluk..
Erdoğan da ‘erteledi’
Öte yandan özelleştirme uygulamalarında alınan teminat mektuplarının zamanında paraya çevrilmeyerek, borcun ertelenmesi de sadece Bülent Ecevit, Devlet Bahçeli ve bazı eski bakanların yaptığı bir işlem de değil. Daha üç ay önce benzer bir borç ertelemesini Recep Tayyip Erdoğan da Başbakan olarak imzaladı.. Hatta bu tartışmaların, Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener’in kabine içindeki görevlerinin azalmasına yol açtığına ilişkin haberler de hâlâ tazeliğini koruyor.
Eğer, yolsuzlukla mücadele salt bir siyasi gösteri olarak yapılmıyorsa, aynı komisyonun bu örnekleri de incelemiş olması gerekirdi.
Benim konuyla ilgili endişem de tamamen budur: Amaç, yolsuzlukları gerçekten ortaya çıkarıp sorumlularının cezalandırılmalarını sağlamak değil, yolsuzlukla mücadele ediyor görüntüsü altında siyasi rant kazanma çabasıdır. Ve mücadele bu zeminde yürütülürse, gerçekten yolsuzluk yaptığına kamuoyunun inandığı isimlere bir de Yüce Divan önünde aklanma olanağı verilmiş olur ki, bu yolsuzlukla mücadelenin kaybedilmesinden başka bir anlam taşımaz.