MİLLİYET

Yolsuzluğun yolu aynı, sadece isimleri farklı

 Kurthan Fişek’in kamudaki yolsuzluklarla ilgili olarak anlattığı bir fıkra var. Önce onu anlatayım:

Adamın biri bir ağacın gölgesinde yüzü-gözü, vücudunun açıkta kalan tüm yerleri sineklerle örtülmüş bir vaziyette uyukluyormuş. Manzarayı görenlerden biri dayanamamış, adamı dürtüklemiş. “Ne tembel adamsın yahu” demiş, “elini salla da hiç olmazsa yüzündeki sinekleri kov..”
Adam yattığı yerde hiç kımıldamamaya çalışarak yanıtlamış: “Bunlar tok sinek beyim, kovayım da açları mı gelsin?”

Gönülsüz olunca…
Kamu İhale Kanunu’nda değişiklik yapan tasarı ile ilgili olarak Milliyet Muhabiri Seçkin Ürey’in haberini okurken bu fıkrayı hatırladım, nedense.. Haberi bugün Milliyet’in ekonomi sayfalarında okuyabilirsiniz.
Öteden beri Türkiye’de kamu kesimindeki yolsuzlukların önlenmesinin önündeki en büyük engel olarak Devlet İhale Kanunu gösterilirdi. Bu kanunun Türkiye’yi ne hale getirdiğinin görülmesi, biraz da IMF’nin sıkıştırmasıyla mümkün oldu.
Ancak yeni tasarı da, Türkiye’de yolsuzlukları önlemek konusunda aslında hükümetlerin ne kadar gönülsüz olduklarını gösteren somut bir örnek olarak önümüzde duruyor.

Yolsuzluğa formül
Eski ihale kanununun değiştirilmesi gereken neredeyse tüm hükümleri, değişik kılık ve isimler altında yeni yasaya da sokuşturulmuş.
Emanet usulü, keşif artışı, pazarlığın temel ihale yöntemi olarak benimsenmesi, KİT’lerin tamamen sistem dışında bırakılması gibi “yolsuzluklara çanak tutan” formüller yeni yasada değişik adlar altında yer alıyor.
Örneğin enerji, su ve telekomünikasyon alanındaki KİT’ler, ihalelerinde bu kanuna tabi olmayacaklar. Büyük baraj ve santral inşaatları, telefon ihaleleri kapsam dışı..
Kanuna tabi olan KİT’lerde de 2 trilyon liraya kadar olan alımlar yine kapsam dışı..
Emanet usulü iş yaptırılması uygulaması aynen devam ediyor.
İhaleye teklif çıkmaması nedeniyle ihalenin iptali yönündeki hüküm, pazarlık usulüne kapı açıyor.. Tasarının bu hükmünü okurken, THY’nin geçenlerde duyurduğu dergi ihalesindeki şartnamenin, son dakikada yapılan değişikliklerle neden hiç kimsenin giremeyeceği kadar ağır hükümlere bağlandığını daha iyi anladım.

Bu ne perhiz…
Türkiye’nin soyulmasının bir numaralı suçlusu diye gösterilen “keşif artışı uygulaması” isim değiştirip “iş artışı” haline getirilmiş.
Sözleşmelerin notere tescili ve onaylattırılması uygulaması da kaldırılıyor.
Düşündüm taşındım işte buna hiçbir mana veremedim. Devlet, tahsili için hiçbir masraf ve emek sarf etmediği yaklaşık 700 trilyon liralık gelirden neden vazgeçiyor? Faiz dışı fazlayı tutturacağım diye ek vergiler tasarlayan bir hükümet bunu neden ister?
Hükümeti bilmem, ama bürokratların ve bir kısım müteahhidin bunu neden isteyebileceğini tahmin edebiliyorum.

Tavır inandırıcı değil
İhale sözleşmelerinin notere tescil ettirilmesinin bir tek amacı var. Anlaşmazlık halinde, sözleşmenin noterdeki nüshasının yargı için tek delil olması..
Noterde bir nüsha olmadığı zaman, kamu sözleşmelerinin bazı sayfalarının, dosyalar arasına sıkıştırılacak “yeşil” renkli kâğıtlar aracılığıyla değiştirilmesi de çocuk oyuncağı olacak.
Bu tasarı, AKP hükümetinin yolsuzlukları önlemek konusundaki tavrının inandırıcı olmadığını ortaya koyuyor.. Dilerim amaç, yazımın başındaki fıkrada anlattığım gibi “yeni sineklerin de doyabileceği bir ortam yaratmak” değildir..