MİLLİYET

Tokları kovalım da açlar mı gelsin?

  Çok sevdiğim bir fıkra var. Ne zaman siyaset, yolsuzluk, şeffaflık gibi konular konuşulsa aklıma geliyor.

Bugün sabah gazeteleri okurken yine aklıma geldi. Birazdan size de anlatacağım.
Hürriyet’in sürmanşetinde şöyle bir başlık vardı: Adaylara mal bildirimi çağrısı!
Çağrı yerel seçimlerde aday olanlara yapılıyor.. Aday oldukları dönemdeki mal varlıklarını açıklamaları isteniyor ki daha sonra görev dönemi bittiğindeki mal varlıkları ile karşılaştırılsın ve yolsuzluklara bulaşıp bulaşmadıkları anlaşılsın!
Önce fıkrayı anlatayım:
Sıcak bir günde adamın biri bir ağaç gölgesinde uyukluyormuş. Yüzü gözü sinekler içinde.. Etraftakilerden birisi dayanamamış: “Ne tembel adamsın yahu” demiş, “elini salla da şu sinekleri kov bari..”
Adam hiç kımıldamamaya gayret ederek yanıtlamış: “Bunlar tok sinek beyim.. Kovayım da aç olanlar mı gelsin?”

Gelen cebi dolduruyor
Her seçim döneminde ve iktidar değişikliğinde hatırladığım bir fıkradır bu..
Bütün siyasetçileri kastetmiyorum elbette ama şu bir gerçek: Türkiye’de siyasete heves edenlerin bir bölümü bu işe girerken ceplerini doldurmak niyetiyle hareket ediyorlar. Bir bölümü ise siyasete girerken bunu hedeflemiyor ama “düzenin kurbanı” oluyorlar ve sonuç yine aynı: Cepler doluyor…
Türkiye’nin siyasi ve ekonomik düzeni siyasetçilerin kısa sürede zenginleşmesini sağlayabiliyor.
Göreve başladıklarında mal bildirimi yapmaları ve görev dönemi sonunda sahip oldukları mallar ile bu bildirimin karşılaştırılması bu konuda herkese bir fikir verebiliyor ama bu uygulama da Türkiye’de yolsuzluğun ispat edilmesine yaramıyor.
Biliyorsunuz bu konuda bir yasa da var ama bu yasanın varlığı yolsuzlukların kanıtlanmasına yaramıyor.

Çünkü karıları tutumlu’
Prof. Dr. Kurthan Fişek günlük yazılar yazdığı dönemde bu tür siyasetçilerin “nedensiz” zenginleşmelerine şu yorumu yapmıştı: “Çünkü onların karıları tutumlu..”
Kurthan Hoca’nın “şaka” diye yazdığı bu şeyin Türkiye’de gerçek ve geçerli bir gerekçe olabileceğini çok yakın geçmişte yaşadık.
Kimisine eski püskü bir torba miras kaldı ve tesadüfe bakın ki torbanın içinden altınlar, mücevherler çıktı.. Çıkmakla da kalmadı, o kişi o çıkanları öyle bir değerlendirdi ki kısa sürede bu küçük altın torbası milyonlarca dolar doğurdu..
Çok ünlü bir başka siyasetçimizin zenginliğinin nedeni oğlunun sünneti oldu.. Normal olarak düğün masrafları nedeniyle azalması gereken kişisel serveti düğünde takılan takılarla arttı.. Artmakla da kalmadı, bu altınlar daha sonra o kadar iyi değerlendirildi ki siyasetçimiz Türkiye’nin önde gelen zenginlerinden olabildi.
Kimisi kızının düğününden, kimisi eşin dostun hayır dualarından zengin oldu ve bu gerekçelerin hepsi geçerli oldu..

Toplum akıllanmalı
Görülüyor ki mal beyanında bulunmak tek başına yolsuzlukları önlemenin bir yolu olamıyor.
Yolsuzlukları önlemek için toplumun her kesiminin bu konuda hem fikir olması gerekiyor her şeyden önce.. Siyasetin finansmanının devlet işleriyle yapılmıyor olması gerekiyor. Devletin ekonomik faaliyetlerinin asgari düzeye indirilmesi, siyaset ile ekonominin ilişkisinin kesilmesi gerekiyor.
Yolsuzluk yapan siyasetçiyi “bizim partinin adamıdır” diye savunma alışkanlığından herkesin vazgeçmesi gerekiyor.
Bu yapılmadığı içindir ki her yeni seçim, yeni aç sineklerin devlet hazinesinin üzerine üşüşmesi sonucunu doğruyor. Eski sinekler de doymak bilmez oldukları için düzen böylece sürüp gidiyor..