MİLLİYET

Üç yanlış bir yaratıcıyı götürür!

  Bir okuyucum, BBC’nin internet sitesinde yayımlanmış bir haberi ilgimi çekeceği düşüncesiyle bana iletti. Haber, “Yaratıcılığın Şafağı” başlığını taşıyor.

Justin Parkinson’un haberinden öğrendiğimize göre, İngiltere’de öğretmenler ağır eğitim müfredatının ve okullarda okutulan kitapların, çocukların yeteneklerinin gelişimini olumsuz yönde etkilediğini düşünüyorlar. Eğitim sistemi içinde belli hedeflere ulaşmaları için baskı altına alınan çocukların psikolojik olarak yıprandıkları bir başka olumsuz tespit.
İngiltere Ulusal Öğretmenler Birliği (NUT), İngilizce ve matematik derslerine ayrılan sürenin, toplam haftalık eğitim süresinin yarısını oluşturduğuna dikkat çekiyor. Toplam haftalık eğitim süresi içinde resme ayrılan süre 65 dakika, müziğe ayrılan süre ise sadece 45 dakika..

Özel ders alıyorlar
Haberi okurken, ilkokulda beden eğitimi, müzik ve resim gibi derslere ayrılan saatlerde matematik yaptığımız aklıma geldi.. “Demek ki İngiltere ile Türkiye arasında bu açıdan çok önemli bir fark yokmuş” diye düşündüm.
İngiltere ekonomisi, “yaratıcı”lık isteyen özel alanlarda her yıl 60 milyar sterlinlik üretim yapıyor ve bu alanlarda istihdam edilen nüfus 1 milyon 400 bin kişiye ulaşıyor.
Okullardaki eğitimin, büyümekte olan “yaratıcı” sektörlerdeki ihtiyaca yanıt vermekte yetersiz kaldığı düşünülüyor.
Bu amaçla kurulan Fikir Derneği, yaşları 14 ile 19 arasında değişen öğrencilere burs veriyor. Yarışmalarla seçilen öğrenciler, aralarında ünlü film yönetmenleri, müzik yapımcıları, tanınmış gazeteciler de bulunan bir “öğretmen” kitlesinden yaratıcılık dersi alıyorlar.
Bu ilginç haber ile Burdur Eğitim Fakültesi’nden Yardımcı Doç. Dr. Mahmut Babacan’ın kendi öğrencileri arasında yaptığı bir araştırmanın sonuçları aynı gün elime geçti.

Sorun üstüne sorun
Dr. Babacan’ın özetlediği en temel sorunlar şunlar:
Üniversite birinci sınıf öğrencilerinin neredeyse tümü temel imla kurallarını bilmiyorlar. Çoğu ödevlerine sayfa numarası vermeyi bile bilmiyor. Ödevlerinde kaynak olarak gösterebildikleri sadece ortaokul ve lisede okudukları kaynak kitaplar. Büyük temel ansiklopedilerden hiçbirinin haberi yok.
Temel kaynaklar konusunda tam bir bilgisizlik var. Türk ve dünya edebiyatının klasiklerini okumamışlar. Sınavlarda sorulan sorulara verdikleri yanıtlardan özetlemeyi bilmedikleri, sorulan soruyu anlamakta güçlük çektikleri, analiz ve sentez yapamadıkları ortaya çıkıyor.

Tek amaç üniversite
ÖSS sisteminin bir sonucu olarak çocuklar sadece test çözmeye yöneltilmişler. Tek amaç bir üniversite kazanmak olduğu için temel ilgi alanları sadece bu sınavda çıkabilecek test sorularına yönelik.
Bu çocukların tümünün lise eğitimleri boyunca sadece test çözerek nihai sınava hazırlandıkları açık bir şekilde görülüyor.
Üniversite Reformu’nun sıcak bir şekilde tartışıldığı bugünlerde, temel ve lise eğitimindeki sorunları da konuşmalıyız diye düşünüyorum.
Eğitim sisteminin bir bütün olduğunu, iyi hazırlanmamış öğrencilerden oluşacak bir üniversitenin, hangi reform yapılırsa yapılsın gerçek bir üniversitenin fonksiyonlarını yerine getiremeyeceğini de unutmamalıyız.